Aşağıda biri (39 yorumun 30u falan ona ait) paragraflarca diziyi ve temsil ettiklerini gömmüş kendisine yapılan hiç bir eleştiriyi kabul etmeden kendine katılmayanların aklına hakaret etmiş ve onlara da paragraflarca yazı yazmış boşuna aşağıya inip yorumlarda vakit kaybetmeyin
Bilginize.
Eğer siz de böyleyseniz dizi izlemek yerine kapatmayı tercih edebilirsiniz mesela
Teşekkürler.
(Başlarken aklımda olandan çok daha nezih bir yorum oldu)
Aga bölüm hakkında yapılan yorumlar için geliyoruz, karşılaşılan manzara yok dizinin verdiği mesajlar yanlış yok propaganda yok anti-müslümancılık yok Cross-over bölümler yüzünden izliyoruz vs.
Eğer sadece Cross-over yani öteki dizilerle ortak bölümü için izleyen varsa direkt o bölümü izlesin bi zahmet (ayrıca bu sezonda 9. bölüme denk geliyor, sırasıyla Flash, Arrow, Supergirl.)
Bölüm hakkında beklenen yorumlar:
Walla 1 ajanın bu kadar kolay ihanet edeceğini beklemezdim, hem güveniyorum de hem de ardından bunu yap. Ben bu Lena’nın da bu kadar enayi olduğunu sanmıyorum sanki kızın kimliğini biliyor da bilmiyormuş ayaklarına yatıyor gibi(kapılardan nasıl geçtin dediği zaman gibi.) Zaten Cat ve Lena’nın annesi biliyor.
Bu dizide sırf bir gözlük taktım tanınmam mantığını kırmaya çalışıyorlardır belki de.
Aslında mevzu gözlük değil mesela superman için olay şu
Superman iken kasları aşırı belli eden birşey giyiyo sırtı dik omuzları yukarda göğsü kabarık duruyo ama clark iken omuzları aşağıda kambur duruyo daha pısırık görünüyo kaslarını gizlemek için hep bol giyiniyo gözlük takıyo saç şeklini değiştiriyo
Yani insanların gözünde superman heybetli biriyken clark pısırık görünüyo bu sayede anlamıyolar hatta kara clarka sakar numarasınımı yapıyosun demişti 2. Sezonda böyleşeylerde etkili
Zaten asıl olay “kimse aralarındaki sıradan birinin bir süperkahraman olacağına inanmaz” teması yani kimse işyerinde önüne gelene emredersiniz diyen ezik adamın superman olcağına inanmıyo
Yok gözlük çok özel yok az da olsa zihin kontrolü yapıyo gibi şeyler yok
Karada da durum benzer saçını hep toplaması falan olsun (tabi dizide duruşunu falan değiştirmiyo ama) ama cat grante sakar karayı değil hep omzu dik kendinden emin karayı gösterince kadın zaten o halini görünce direkt anladı (bide cat biraz torpilli)
Şunların “Biz Amerikalılar böyle değiliz” tarzı komik konuşmalarına gülüyorum; Yakın Doğu’ya gelip sorun bakalım, siz Amerikalılar nasıl insanlarsınız! Irak başta olmak üzere tecavüz ettiğiniz, katlettiğiniz ve hayatlarını çaldığınız bu insanlar sizlere gerçekte kim olduğunuzu söyler. Bir de iki yüzlü bu dizi, sözde böyle çok hoş sosyal mesajlar vs. veriyor ama misal Müslümanlara karşı olan tutumdan, saldırılardan vs. hiç bahsetmiyor ama diğer her şeyi çevirip çevirip gözümüze sokuyor.
Mesele şu, LGBT gibi aykırı komünitelere destek çıkmak ayağına sosyal savaş veren kahraman gibi görünmeye çalışıyorlar işte.
Müslümanın normal şartlarda, gözüne sokulup yanında bizzat kabul ettirilmeye çalışılmadığı sürece böyle saçmalıklara tepkisi bile olmaz. Ama LGBT gibi komünitelerin zayıf yanlarını (dünya çapında hâlâ gerçek anlamda kabul görmedikleri ve genel olarak tiksinildikleri gerçeği // “Yıl olmuş 2018, medeniyet, modernlik, …” bağlamları kapsamında küçük düşürülmekten korktukları için tepki vermeyen insanları hesaba katın bu arada) kullanarak onları yanlarına çektikleri gibi, müslümanları da “insanlık düşmanı” olarak damgalamak için ekstra sebepe sahip olmuş oluyorlar.
Müslüman olmayıp LGBT konusunda sıkıntısı olmayan ya da onlardan biri olan ve ek olarak geri zekalı olan insanlar da kullanıldıklarını görmeyip, müslümanlığa karşı nefret besliyorlar… Dünya insanların istedikleri gibi yaşadığı bir yer değil ne yazık ki.
Her şey algı yönetiminden ibaret. Belli bir olay hakkında insanların ne düşüneceğini ve ne hissedeceğini ustalıkla manipüle eden insanlar tarafından yönetiliyoruz, vesselam. O yüzden günümüzde bir şeyi severken ve nefret ederken, bu duyguyu özünüzde mi, yoksa başka etkenlerin etkisinde mi yaşadığınızı iyi analiz etmeniz lazım, yoksa kandırılmışlardan olursunuz, o kadar.
Dolayısıyla, sıçarım onların sosyal mesajlarına…
Diğer dizilerle olabilecek muhtemel crossover bağlantısı için seyrediyorum sadece, o kısımları fast-forward ile geçiyorum.
@Elandura Güzel demişsiniz. Çoğuna katılıyorum. Bizim insanlık olarak evrensel sorunumuz; insanların, kendilerinden olmayan her türlü dini, ırkı vb. dışlamaları ve de paylaşmak yerine bireyselcilik ve çıkarcılık felsefesiyle başkaların yaşadıkları topraklara ve sahip oldukları zenginliklere göz dikmeleridir. Dizi “sosyal mesaj” vermek istiyor ve “fayda” sağlamak istiyor ise bu çerçeve üzerinden hareketle bir şeyler yapması gerekiyor ama onlar daha özel konuları -üstüne üstelik temcit pilavı gibi pişirip pişirip gözümüze sokarak- ele alıyorlar. Yani dünyanın en büyük yegane sorunu cinsel yönelimde farklı düşünenlere karşı gösterilen tutummuş gibi hareket etmeleri insanları asıl sorundan uzaklaştırmak bana göre. Misal “kadına şiddete” hayır, diyoruz değil mi? Ben öyle demiyorum, ben “şiddete hayır” diyorum, çünkü kadına uygulanan şiddet “kadın” olması sıfatıyla değil kişinin “şiddet” barındıran bir zihniyete sahip olmasından kaynaklıdır. Ben kadına şiddeti engelledim diyelim, erkeğe şiddeti, çocuğa şiddeti, doğaya ve hayvana şiddeti ne yapacağım? Kişinin kendisine uyguladığı şiddeti(böylesi de var, evet.) ne yapacağım? Fakat şiddeti kökten çözme yönünde hareket edersem, doğal olarak hepsi bundan olumlu etkilenecek. Bu dizi ise özelde Amerika’nın sorunlarını değinen, sosyal mesajlar veren bir dizi; dikkat ederseniz sık sık (hele o bayrak sahnesi öldürdü beni :D ) milliyetçilik mesajları vererek de iç dirliği vs. sağlamaya çalışıyorlar ve bunları hep sahte var olmayan süper kahramanlar ile yapmaya çalışıyorlar(yok ki adamların bir Kürşat’ı yahut Aliya’sı.). Yani devlet destekli yapıyor ne yapıyorsa. Bu yüzden de Amerika’nın asıl sorunlarına değil, minnak noktalara değiniyorlar. Bunlar konusunda da önemli gelişmeler kaydettiklerine inandıklarında da rahatlayıp, mutlu oluyorlar ve “işte şimdi daha güzel bir ülke olduk!” diyorlar; ilizyon işte. Ne tatlısınız; dakika başı soygun, cinayet, tecavüz; her sene ortalama 1000 sivilin polis tarafından öldürülmesi; sokaklarda yaşayan binlerce evsiz; bozuk sağlık düzeni, yükselen ırkçılık ve devletin dış politikaların Amerika’ya duyulan nefreti attırması ki haklı bir nefret, zira askerleri bildiğin tecavüz, yağma vb. her şeyi yapıyor…. Bunları çözdünüz mü kardeş? “Yok ama eşcinseller artık evlenebiliyor, yuppiiiiiiii! Harika bir ülkeyiz!” He canım he harikasınız. Haritada kendi ülkesini göstermekten aciz insanların olduğu bir topluma sahip Amerika’nın bunca yıl ayakta kalıp, uzunca bir döne süper güç kalması bile şaşırtıcı aslında. Ben hep Amerika’yı yok edecek kişinin yine Amerikalılar olduğuna inanmışımdır. Adamlar patlamaya hazır bir bomba, kanser hücresi haline gelmiş; sayıları artıyor; devlet kontrol etmeye çalışıyor (yok etmeye değil bak yapamıyor onu) ama kontrolden çıkacak er ya da geç. Onlar dış ülkelerin saldırmasını yahut tepeden uzaydan istila beklesin ya da doğal afetler beklesin… kendi kendini yiyecekler.
Şiddetin cinsiyetle alakası yoktur zaten.
Şiddet; güçlünün zayıfa aklıyla, mantığıyla, merhametiyle karşılık veremediği bir acizlik durumudur zaten.
Şiddet ayrıca, zayıfa güçlendiği zaman kendisinin de başka zayıflara şiddet uygulaması gerektiğini empoze eder.
Ve Amerika bunun çok büyük bir örneği.
Ve bunu çözememiş, çözmeyi de düşünmeyen, ve bu felsefeyle işine gelmeyen hareketler yapan herkesi ve her ülkeyi karşısına alıp kabadayılık yapan bir sisteme ve hükümete sahip bir ülkenin vatandaşlarının verdiği sözde mesajlara da kulağımı tıkarım ancak. Çünkü bu, temsil ettiklerini söyledikleri her şeyin yalan olduğunun apaçık bir tescilidir zaten.
şu yarı aydınlanmış kafalara bayılıyorum. şiddet bağlamını ve antimüslüman tutumları çözüp LGBTİ bireyleri hala “aykırı”, “ekstrem” görme saçmalığı…… LGBTİ bireyler de bu toplumun en az senin, benim kadar parçasıdır. Onları ötekileştirmenin ve yok saymaya çalışmanın da ırkçılıktan çok da farkı yoktur. Kimse LGBTİ bireyleri yanına alıp anti-müslüman cephesi oluşturmaya çalışmıyor. Müslümanı da hristiyanı da tutucu ve geri kafalıysa LGBTİ bireylere saldırıyor. Bunun milletle veya dinle bir bağlantısı yok. Ateist olup da LGBTİ bireyleri ötekileştirenler de var. Herkesin kendi batıl inançları var LGBTİ bireyler hakkında. Bu dizinin de sosyal mesaj vermesi, kadını güçlendirici bir pozisyona sahip olması gayet güzel. Yıllardır (ve hala) azınlık düşmanı, ataerkil, farklılıklara saygısız, LGBTİ düşmanı diziler izliyoruz; bi zahmet biraz da ayrıştırmayan, kucaklayan ve farklılıklara saygı duyan diziler ve programlar izleyelim.
@rizaaliGursoy
Tepeden tırnağa okuduğunu anlamadan yapılmış, muhalefet kokan saçma sapan bir yorum…
Kimse kimseye neyi sevip sevmeyeceğini söyleyemez. İster severim ister sevmem, ne seni, ne de başka hiç kimseyi ilgilendirmez, o sevmediğim/soğuk olduğum kişiye saygısızlık etmediğim sürece! Gidip de kişisel olarak herhangi bir insan evladına saygısızlık yapmakla, genel fikrin ne olduğunu belirtmek aynı şey değil ayrıca, hayal dünyasında yaşamaya çalışan insanlara “çıkın oradan” diyoruz biz burada.
Ne olursan ol, kim olursan ol, kendini neyin savunucusu olarak görüyor olursan ol fark etmez. Bir şeyi savunmak ve arkasında durmak için o şeyle ilgili hayal dünyasında yaşayarak buna çözüm kavuşturacağı yanılgısına düşen insanlardan olmayın diyoruz.
Ataerkilmiş de, sosyal mesajmış falan da, bunlar hep senin zayıf gerekçelerin… Özetle, bu dizi kadar palavrasın sen.
Yeni jenerasyon olup kafasında daha hiçbir şey şekillenmemiş insanların fikirlerini istediğin gibi manipüle edersin belki, doğrusu budur diyerek…
Ama jenerasyonlar eskidikçe, insanların fikirlerinin de değişmediğini yine aynı sebepten ötürü görürsün. Zaten belli bir görüşe sahip insanların fikirlerini değiştirebildikleri için daha iyi durumda değiller söz konusu insanlar. Yeni jenerasyon, eskilerin bilgilerini ve karakterlerini daha az koruyor olmalarına rağmen, aileler hâlâ çocuklarında iz bırakıyorlar. Sertliğin, sabit kafalılığın ve aptallık kaynaklı dikbaşlılığın zararlarını, bizzat o anne-babadan ya da çevrelerinden görüyorlar. Az da olsa değişiyorlar bu sırada…
Her neyse, dolayısıyla insanlar, hâlâ belli konulardaki önyargıları ve ayrımcılıkları da miras olarak sürdürüyorlar. Benim söylediğim şey bu.
Sen daha düşünmeden okuduğun yazı üzerinden artistlik peşine girmemeyi öğren.
Baktım, iki tane yorum görmüşsün, ikisinin de altına aklın sıra beni görmezden gelmelerini empoze etmeye çalışıyorsun insanlara…
Bu mu senin farklılıklara saygın ? Bu mu senin burada gösteri niteliğinde beni itin güneş yerine sokma çabasıyla taslamaya çalıştığın ilericiliğin ?
Artistliğe gelmişsin, ne savunduğunu sanırsan san, diğer başka bu işe girişen herkes gibi vakit kaybısın sadece. Daha seninkinden farklı bir fikre saygılı olmayı bilmeden, önünü arkasını bile düşünmeyerek muhalefet ederek, farklılıklara saygı diye saçmalıyorsun… Sözleriyle çelişen insanlar, inanılırlıklarını kaybederler.
Yazılarında bile bir insanı direkt olarak hedef almaya korkan, başkasıyla konuşurmuş gibi, hedef aldığın kişi kendisine laf sokulduğunu pasif bir şekilde anlasın isteyen korkaklar gibisin… Senin gibi savunuculara ihtiyacı yok zaten insanların. Zaten onları savunmak da bir şekilde onları “zayıf, kendini ifade edemeyecek kadar aciz” durumda görmektir. Biliyoruz ki öyle değiller. Senin artistliğine ihtiyaçları yok.
Düşün diyorum sana, boş sosyal kahramanlıklara soyunma. 2-3 kitap, birkaç gazeteyle edinilebilecek ezbere kültürünle millete önayak olmaya çalışmadan önce utan. Kendini analiz et sürekli, her düşünceni akıl süzgecinden geçir, saf bilgi olarak, duyulmuş ve ezberlenmiş şeylere itibar etme. İnsanlarda değişim ve gelişim olmasını hedefleyen insanlar bunu yaparlar. Önce kendilerini değiştirirler, kendilerini aşarlar.
Kendi fikrini modern gösterirken, bunu benimsemeyenleri aşağılayan insanlar, kendilerini düşürdükleri durumu görmeliler.
Tepki çekme ve onaylanma hedefiyle her şeyi sonuçsuz, hakaret içerikli muhalefetlerle karşılayan insanların bu ülkede bir şeyleri ne kadar değiştirebildiğini gördük. Çok istedik değişim olsun diye, ama böyle insanlara kaldığı için, hiçbir değişim olmadı.
Sonuç alamadığınız gerçeğiyle yüzleşip daha akılcı ve dostane yaklaşımlar sergileyin. Sergilemeniz esnasında da, gerçekten bu özellikleri edinmeye çalışın. Rol yapıp buna katlanmaktan kat kat kolaydır.
Ha, “Ben sırf muhalefet olmak için yazdım, aslında farklılıklara falan saygı duyduğum yok, işime geldiği yerde ve zamanda kendimi onaylatmak maksadıyla her şeyi söylerim” diyorsan, o zaman tamamdır. Biz anladık seni.
@Elandura
of kafanda çok kuruyorsun be. senin asıl psikolojik problemin buymuş bence. ruminasyon (rumination) diye geçiyor, gugıllarsan bulursun.
bu ayrımcı insanların da “madem herkeze saygı bize de saygı” savunma saçmalığına da hep bayılırım. bu fallacye düştüğün için çok teşekkürler. şöyle ki özgür düşünme kapsamına nasıl özgürlük karşıtı söylemler girmiyorsa burada da aynısı geçerli. varoluşuna saygı duymadığın topluluklar senin de varoluşuna saygı duymaz. yani sen ayrımcılık yapıyorsan, sosyal eşitliği ve farklılıklara saygıyı savunan biri sana saygı duymaz çünkü sen sistemi bozan elemanlardan, farklılıkları ötekileştirenlerden birisin. zaten senin gibi çarkları tüm toplumda değiştirmeye çalışıyoruz.
iki yorumdan birinde hitabım sen değildin zaten, diğerinde de sana hitap ettim zaten “senin gibi transfobik değil” diyerek (artizzzzz deyilik yani jfjjhfhjshjf). neden burda da olanı değil de kafanda kurduklarını anlatıyorsun, anlamıyorum :((
hayal dünyasında yaşamıyoruz, medya toplumları eğitmek ve toplumlara önyargı yerleştirmek için yıllardır aktif olarak kullanılıyor. 60’larda LGBTİ bireyler daha kabul edilirken sonraları bu kadar nefrete maruz kalmalarının bir ayağı da medya. dolayısıyla medya artık sosyal adaleti desteklesin dioruz, ayrımcılıklar azalsın diyoruz.
varsaydığın gibi az okuyan biri değilim, çok okuduğum için de komplo teorilerinden bağımsız bir hayat kurdum kendime ama senin tutucu zihninde bunu değiştirmemin imkanı yok dssdjdj.
ataerkillik, sosyal mesajı fln da zayıf gerekçe görme saçmalığın…… herkes sana karşı cephe değil dostum, paranoyaklığı kapıda bırak. ataerkillikten erkek de kadın da çekiyor. dizilerde de artık ataerkillik, ırkçılık, ayrımcılık yerine farklılıklara saygı görmek istiyoruz, herkesin temsiliyetini görmek istiyoruz. sizin gibilerin tatmin olduğu eski kafalı dizilerden de eski kafalılıktan da bıktık. toplumu kötüleştiren bu tutucu zihniyet çünkü. psikologlar ve araştırmalar da gösteriyor. conservative zihinler ayrımcılığı körüklüyor.
Gerçi arkadaş çok güzel yazmış da ben de bir iki şey söylemek istiyorum, zira “biz” gibi düşünenlere laf atılmış.
Cidden marjinal olacağım, muhalefet olacağım diye popüler söylemler arkasına sığınarak; karşınızdaki kişinin neler söylemek istediğini anlamak yerine ön kabullere dayalı bir algıyla yazılan çizileni kafanızda yeniden şekillendirip yorumlayarak buraya cevap yazıyorsunuz.
Elanur ile biz burada “Ayy yine LGBT! Ayy biz bıktık bu sapkınlıklardan!” mantığıyla yazışmaya girmedik. Bizim burada eleştirdiğimiz nokta bu değil, böyle bir cümle de yok zaten ki bu meseleye ister karşı oluruz ya da savunuruz, bu kimseyi ırgalamaz, LGTB savununca tam aydınlanmış, savunmayınca yarı aydınlanmış (lakin sağ ol ya, yarım da olsa aydın görmüşsün ne kadar naziksin) mı olunuyor size göre? Bu sizin doğrunuz ve yorumunuz, bize göre de savunanlar sapık salak ve ilk çağ yunan sapkınlığı içinde geziyor desek kabul eder misiniz? Yahut sonunuz çocuk tacizcisi katolik papazlar gibi sübyancılık ve ensest ile son bulacak desek? Neyse uzatmayalım biz burada dizideki ilüzyonlardan, sahtelikten, yalanlardan bahsediyoruz. Lakin siz işte yazılanı anlayamayacak kadar politize olmuş ve popüler söylemlerin yönlendirilmesinde kalmışsınız. Tutturmuşsunuz “lgbt” diye, biz bunu konuşmuyoruz ama size ne kadar anlatmaya çalışırsak çalışalım “anlattığım karşımdakinin anladığı kadardır” sözü tecelli edecek. Bu da son yazımdır.
Ruminasyon, aynı konular üzerine sürekli düşünen ve içinden çıkamadıkları halde bu düşünceleri tekrarlayan insanların içinde bulundukları durummuş canım. Okudum, bilgim de taze. Ben hayatımı sadece bir konuya saplantı geliştirip onun üzerine kafa yorarak geçirmiyorum. Yine kısıtlı, dar bakış açının kurbanı olmuşsun. Bir yazıyla beni tanıyabileceğin kanısına kapılmışsın, çünkü kendin bir yazıyla, bir yorumla tanınabilecek kadar basit bir zihinsin. Hiç kendini geliştirmemişsin.
“bu ayrımcı insanların da “madem herkeze saygı bize de saygı” savunma saçmalığına da hep bayılırım. bu fallacye düştüğün için çok teşekkürler.” tufaya düşen sensin gerzek. Beni ayrımcı olarak göstermeye çalışıyorsun ki, yaptığın yorumun bir dayanağı olsun diye, aslında hiçbir dayanağın da yok -çünkü ayrımcı değilim-, sadece belli yerleri seçip okuyor ve oradan çıkardığın en yüzeysel anlamla karşılık veriyorsun.
Hiçbir yere getirememişsin kendini, ve başkalarına kendi durumunu yansıtarak tartışmalarda üstün gelmeye çalışıyorsun. Kendini analiz etmek ve kendini aşmak ruminasyon değildir, zaten bunun farkına varabilecek anlama yetin olsa, sen de kendini aşardın. Olduğun yere takılıp, ne kadar saçma bir savunma yaptığın gerçeğini fark ederdin. Boş boş konuşup kendini önemli bir iş başarmış hissiyatıyla kimseye ispatlamaya çalışmazdın. Senin derdin kimseye faydalı olmak değil, tartışma kazanmak, zaten bu yüzden kaybediyorsun. Bir halt da değiştiremezsin, senin bu dünyada işe yarar bir fark getirebileceğin hiçbir durum yok, bu parmakla gösteren, kendi durumunun vahamiyetini görmekten aciz tavrınla, hiçbir yere de varamayacaksın. Saplantılı sensin. Artık ne yaptılarsa sana, üstesinden gelememişsin, burada kazanamayacağın tartışmalara atlayıp başkalarına sarıp duruyorsun. Bunun da psikolojik bir tanımı var, ama zaten hâlihazırda yeterince hazırcı olduğun, sağdan soldan sözcük fırlatarak, dillere pelesenk olmuş sözlerle ve görüşlerle konuşma alışkanlığından yola çıkarak anlaşıldığından, ne olduğunu bulmayı sana bırakıyorum. Belki gerçekten araştırır, belki gerçekten geliştirirsin kendini de, sosyal adalet savaşçısı görünümlü beyinsiz tavrını bir kenara atarsın. Şu noktadan sonra ne cevap yazarsan yaz, kendini hangi düşüncelerin arkasına maskelersen maskele umrumda değil. Alacağını alır ilerlersin, ya da olduğun yerde sayar, kendini bir halt sanmaya devam edersin. Random gülüşlerini ve apaçık mallığını, içinden hâlâ çıkamadığın ergenliğini başka yerde sat. Çok okuyormuş… Okumadığın belli. Hatta hiçbir şey okumadığın çok net senin, kitabı eline alıp da içinden sadece işine yarayan yerleri özümseyip gaza gelen acizlerdensin belli ki… Senin bana tutucu demeye bile hakkın yok. Büyüyememiş bir çocuğa cevap yazdığımı fark edememiştim bu yorumuna kadar. Kendi yarım yamalak edindiğini sandığı üç beş bilgiyle sarhoş olmuş, burada adamlık taslıyorsun millete… Git gerçek bir amaç edin kendine… Daha da küçülme.
@Elandura
sana hiç hakaret etmedim, hakaret dolu paragraflarca yazan sensin ama takıntılı olan benim….. aşırı mantıklı kardo, çok haklısın.
ayrımcı söylemlerini işaret ettim, hala inkar ediyorsun. (trans kadın için “gerçeği öğrenince bakalım ne düşüneceksiniz” demişsin, “küçük kız hayalleri” diye cinsiyetçi cümle kuruyorsun, LGBTİ bireylere marjinal diye hitap ediyorsun ama hala benim savımın desteksiz olduğunu iddia ediyorsun.
dediklerime karşı hiçbir argümanın yok sadece ad hominem yapıyorsun. böyle yaparak “daha da bi şey yazmaya layıqqq diyilsin oluuum” diyorsun, ama beni tartışma kazanmaya çalışmakla suçluyorsun.
of yeminlen kendinin farkında değil bu çocuk :(((
ayrımcılıkları ne kadar rasyonalize etmeye çalışırsan çalış, ayrımcılıktır. adil ve saygılı tarafta olduğum için benim gönlüm hep rahat :))
@YeniAy
bir başka “sonyazımdır” tribi de sizden gelmiş. öncelikle ghsadhghghgs. ben diğer dedikleriniz hakkında fikir beyan etmek istemedim.. beni ilgilendiren kısım ayrımcılık yaptığınız kısım. onla ilgili fikirlerimi söyledim. böyle bir zorunluluk mu vardı? katıldığım yerlerden veya komplo teorisi saçmalığı olarak gördüğüm yerlerden de bahsetmek zorunda mıydım :(((
@rizaaliGursoy
sen edebinle düzgünce açıklamışsın kendini, bunlar saçmalamış. sen boşver kardo bunları. onların kafasında sen öteki, hayalperest, popülist flnsın. ne desen duymaz bunlar ://
@rizaaliGursoy
İnsanların, yaptıkları yorumları ne kadar bilinçli yaptıklarını görmek için yapılmış bir yorum bu.
Herhangi bir şeyin fobisini yaşamıyorum çok şükür. Sadece insanların düşünce sistemlerini gözlemlemeyi seviyorum.
Her çeşit insanı gözlemliyorum, biraz olsun tanımış oluyorum… Malesef seni gözlemlemek de varmış nasipte…
Yine sen, yine boş bir yorum. “Transfobik”miş…
Senin de beyin kullanmaya karşı fobin var sanırım, “düşünmeden artistlik yaparsam herkesi mat ederim” kafasındasın…
@Elandura
“inçanların çepkisini mirak ettim, girçekleri bilmiyırlar, bilince napçakleaaar.” tepkisi bi işe yaramaz dostum transfobik olduğunu inkar etmende.
“gerçeği” öğrenince ne demek allasen. birisi beğendiğini söylemiş. sen de ağbi bu trans, trans diye tepki vermişsin. sence burada hiç garip bir şeyler yok mu?
başka türlü düşün. ben bu oyuncuyu çok beğendim diyorum, sen de ağbi ağbi bu oyuncu “müslüman/Kürt/Ermeni/boşanmış/yaşlı/ateist” diyorsun. ayrımcılık yapmaya kılıf bulunca veya inkar edip kıvırınca ayrımcılık yok olmuyor. sadece transfobik olduğunu inkar eden bir transfobik oluyorsun.
@rizaaliGursoy kardeşim, ağzını büzüp kıvırarak yazdıklarımı taklit etmek suretiyle beni küçük göstermeye çalışacak kadar gerzeksin.
Herhangi bir şeye karşı fobisi olmayan bir insanı öyleymiş gibi göstererek hedef almaya çalışan sensin, bu konuda da ısrarcısın, çünkü bütün tartışmanın ve yorumlarının dayanağı benim ayrımcı olduğum üzerine. Ve bunun aksinin kanıtlanması bir yerine giriyor.
İstediğimi yaparım, istediğim gibi düşünür, hayata istediğim gibi bakarım, sana ne? “Şöyle” düşün diyor bana akıllı, ben sadece “düşün”
diyorum oysa ki. Şu noktada ne farkın var bahsettiğin ayrımcı gericilerden, beyinsizlerden. ? Bi def ol git, ne zihnen, ne seviye olarak, ne düşünce yapısı olarak dengimiz değilsin. Seni adam yerine koyup konuştuğumuza yazık zaten.
Sen önde gelen azılı fikir düşmanısın. Birisi bir şey yapıyorsa, sadece senin bakış açının getirdiği sonuçlara göre mi yapmış oluyor ?
Aklın sıra bir aykırılığı savundum diye kendini bir halt sanma.
Yorumların yorumcularıyla pasif agresif kavga etme alışkanlığından da vazgeç, bir halt yaptım sanarak ortalığı kirletiyorsun sadece.
İçinde hâlâ küçük, duygusal, muhtaç ve zayıf bir kız çocuğu yaşayan insanlar seviyordur.
Geri kalanımız meraktan ve Arrow-verse ile bağlantısından ötürü seyrediyoruz sanırım.
Bu dizinin bunları anlattığını sanıyorsan çok yüzeysel birisindir zaten.
Kendini bir şekilde eksik ve çaresiz hisseden, ve kendi eylemsizliklerinin ya da eylemlerinin sonuçları için başkalarını suçlayan insanların duygusal çöküntülerine hitap eden, ve onları daha da duygusal olmaya iten, ve bunların arasına birkaç kahramanlık serpiştirilmiş çözümsüz bir dizi.
Merhameti öğretiyor mu ? Hayır, acıyarak eylemsiz kalmayı öğretiyor. Merhamet eden insan sadece acıma ve sempati duymaktan fazlasını yapar. Buradaki radikal başkaldırmaların hiçbiri gerçek dünyada ne kabul görecektir, ne de insanlar bunları yapmaya cesaret edebilecektir; dolayısıyla bunları yapmaktan başka bir çözüm olmadığına inandırıp, bunları yapmaya cesaret edemeyişleriyle yüzleştirerek, kendi çaresizliğini kabul etmeye zorluyorlar izleyeni.
Sevgiyi mi öğretiyor ? Hayır, herkesin kafasına göre davranıp sadece kendini düşünmesi gerektiğini empoze ediyorlar.
Fark ettiysen herkes kendi bildiğini yapıp, neden bunu yaptığına dair aşırı duygusal, mantıktan, doğru ve ideal davranışlardan çok uzak olan saçmalıkları mantıklıymış, doğru davranış buymuş gibi izleyenlere servis ediyorlar.
Bu sayede başkalarını üzüp sıkarken, aslında kendisini sevgi dolu olan ve doğru olanı yapan sanmaya itiyor izleyeni.
Sonuç ? İnsan sevmeyi öğretmek için sadece kendini sevmeyi öğrenmek, sadece kendini önemsemek yetmez. Dolayısıyla öğrettikleri sevgi de yalan.
Irkçılığa gelince, insan kendinden olmayana karşı her zaman ön yargılı davranır. İnsanların zenci, asyalı, latin olup olmaması bir şeyi değiştirmez. Farklı görüşlere sahip olan farklı insanlar olarak birbirine saygı göstermeyi öğrenememiş ve insanım diye geçinen bir güruh, ırkçılığa karşı duruş resmederek kendini farklılıklara saygılı bir toplum/birey yapmış olmaz. Irkçılık, farklılıklara saygısızlığın sadece bir alt dalı. Gösteriş için yaptıkları çok açık olan ırkçılık karşıtı eylemleriyle, duygusal yanı ağır basan, düşünmeyen izleyicileri hedef almışlar.
Ve bütün bunları düşün(e)memiş biri, yüzeysel olarak kendisine verilen mesajlarla kendini tatmin edip duygusallaşıyorsa eğer, o kişi büyüyememiş bir kız çocuğudur, başka da bir şey değil.
P.S. : Kız dememin sebebi de duygusal olmaya yatkınlığı vurgulamak için, kızlara karşı herhangi bir derdim olduğundan ya da onları aşağı gördüğümden değil. Çok severim kız çocuklarını, kendim de bir gün bir kız evlat sahibi olmayı umuyorum.
Eskiden fazlasıyla duygusal bir adamdım. Ve duygusal yanıma fazla odaklanmanın zararlarını gördüm. Hayatımın başlarında pek fazla ifade etmemiş olmasına rağmen, hayat ciddileştikçe ve yaşım ilerledikçe, duygusal biri olmanın dezavantajlarını yavaş yavaş artan bir tempoda yaşamaya başladım.
Bir çok etken var tabii düştüğüm en son noktaya düşmemde payı olan. Ama onlardan bahsetmeyeceğim. Geldiğim noktayı ve oradan itibaren yükselişime yer vereceğim sadece.
Duygusallık; herkesin her yaptığı şeyin altında, her söylediği şeyin altında duygusal bir art sebep arayan, şanssız bir hayata hapsolmuş biri gibi hisseden, yavaş yavaş yaşam enerjisini tüketen ve sonunda tamamını tüketmiş birine dönüştürdü beni. Hiçbir şey yapamaz hâle geldim, kendime inancım kalmadı. Hayatıma katabileceğim güzel şeylere değil de, başıma gelmiş kötü şeylere odaklanıp yiyip bitirdim kendimi. Hayatta herkes yaşı ilerledikçe belli bir seviyede ilerleme kaydeder. Ben kaydetmem gereken ilerlemeyi bir türlü sağlayamadım. Potansiyelim ve zekam çevremdeki insanların çoğundan fazla olmasına rağmen herkesten geri kaldım. Bütün bunları fark edebilecek kadar akıl sağlığım ve özgüvenim bile kalmamıştı.
Yeter artık demem gereken o noktaya bir türlü gelemiyordum, bu kadar kötü hissediyorken, bundan daha kötüsü de olabilirdi diye düşünmek, benim gibi bir insan için erişilebilecek daha kötü noktalar olduğu anlamına geliyor, hayatımı da bir gün toparlayacağım diye kendimi kandırarak ipleri farkına bile varmadan daha da salıyordum. Düşünmeden, duygusal yaşamanın zararları bunlar işte.
Ben ne zaman “dip noktama” varacağım diye düşünüyordum, hani derler ya, en dibe çökünce, “bundan daha aşağı düşemezsin, sadece yukarı gitme şansın var” diye… Kuyruklu yalan o… Kendini ne kadar salabileceğinin, standartlarını ne kadar düşürebileceğinin sınırları yok. Sen kontrolü ele almak istemedikçe batarsın. Tam tersi de geçerli bunun.
Ve bunu fark ettiğim küçük bir aydınlanmanın ardından değiştirebildim hayata bakış açımı, ilk başlarda çok zor oldu tabii, o kötü durumumu değiştirmek… Benliğimden sıyrılmak olarak görüyordum bunu, ve bu da değişmek isteme amacıma sekte vuruyordu. Psikolojik ya da çevreden eş dost arkadaş yardımı da almadım. Çünkü tahmin edebileceğin üzere, kendi hayatının üzerine sifonu çekmiş birinin yanına kendi dostu, akrabaları, arkadaşları bile yanaşmıyor, yapayalnız kalıyorsun. E hayatta ilerleme de kaydedemedik, psikolojik yardım alabilecek imkan ve para da yoktu dolayısıyla… Yani n’oldu ? İş başa düştü. Epey yavaş, eziyet dolu, ve zorlu bir savaş oldu benim için, çünkü değişmemeye çok direndim. İyi biri olduğumu ve bu iyiliğin yok olacağını düşünüyordum. Ve tabii iyi biri olmadığımın bile farkında değildim.
Duygusal olmakla iyi olmayı karıştıran insanlardandım ben de. Duygusal yanı ağır olmak, iyi biri olmak demek değildir; çabuk etkilenen, çok ve hatta bazen hiç düşünmeyen, dolayısıyla başkaları tarafından çabuk kandırılan ve kendini kolayca kandıran ve inandıran insan olmak demektir.
Ben de kendimi kademe kademe aşmaya karar verdim. Şu anki hâlime getirdim kendimi. Ve eski akılsız hâlimin tahmini -tabii ki de- çıkmadı. Kötü biri olmadım. Ama daha uyanık oldum. Kendine zarar veren ve hiçbir ilerleme kaydetmeyen bir insan olmayı bıraktım.
Kendime faydam olunca, başkalarına da faydam olmaya başladı. Her şey değişmeye başladı.
Hâlâ bir sonraki seviyelere çıkmak ve kendimi aşmak için büyük bir şevkle çalışıyorum. Yetersizim hâlâ, ama kendini aşmayı seven ve bu doğrultuda sürekli çalışan bu yeni hâlimi çok seviyorum. Ve kendimi çok aşamadığım, az yol kat ettiğim zamanlarda bile hayatımdan memnun oluyorum. Muhteşem bir şey.
Supergirl gibi bir dizinin altına fazla derin bir yazı oldu bence bu. Ama sorunu cevaplamıştır diye umuyorum.
Buralara niye yorum yazıyorsun diyorsan da, eh, insanlar benim olduğum yerde, tecrübelerimden faydalanabilir, aynı şekilde düşmeyebilirler, aynı şekilde olmasa da, daha az da olsa kendilerine zarar vermeyebilirler. Belki okurlar, belki bir ışık yakarım akıllarında, anlatabiliyor muyum ? Sitenin müdavimiyim, dizi seyretmeyi de seviyorum. E bunun yanında böyle bir şey de yapabiliyorum, neden yapmayayım ?
Alacağı bir şey olmayan zaten almayacaktır, ama neden onları düşünerek kirleteyim ki zihnimi… :)
Sana yorum yazarken de amacım asla iğneleme olmadı, belli şeyler hakkında farkındalık sağlamaya çalıştım sadece.
(Biraz bodoslama olmuş, haklı olabilirsin o konuda, ama onu yazdığım anda odağımda hassasiyet yoktu. Farkındalık sağlama amacı ön plandaydı.)
Hepimiz insanız burada.
Kendini bana bu şekilde açıklama zorunluluğun olmadığı halde bana bu yanıtı yazdığın için çok teşekkür ederim. Bu yazdığın yanıt bana da başkalarına da bir şeyler kattı ve katacak.
@ib14
sen salla bunları kardeşim ya. merhamet dediğini enayilik, sevgi dediğini kerizlik sanıyorlar hjshjsjhjg.
sen kendini koruyup merhametli, sevgi dolu olduğun sürece bir sıkıntı yok. elalem ekstrem uçlarda yaşadığından, borderline’lığı sevdiğinden ya saldırırım ya da saldırılırım zannediyorlar. hayır abicim. ünlü psikologlarımızın da dediği gibi duygusuz yaşayamazsın. kayıtsızlık da acımasızlık da duygudur. duygusal dediğin şey ise aslında kendini duygularınla “boğduğun” zamandır. acımasız, kayıtsızlık gibi duygularla da kendini boğup kör edebilirsin. her zaman pozitif olmak nasıl kötü ise her zaman negatif olmak da kötüdür. durumlara ve olaylara uyum sağlayabilmek ise sağlıklı bir insan psikolojisinin en önemli göstergelerindendir.
yıllardır ayrımcı, ırkçı, acımasız değilim ve çok da mutluyum hayatımdan. biri beni kandırmaya veya üzmeye çalıştığında tepkimi ortaya koyuyorum. ama birileri bana “zarar verebilir” “korkusuyla” etrafıma karşı vahşileşip ayrımcı, ırkçı, LGBTİ düşmanı birisine dönüşmüyorum. herkes bana zarar verebilir, belli bir zümreye bağlı olmadan. herkes bana yardım edebilir, belli bir zümreye bağlı olmadan. kişinin doğuştan getirdiği özelliklere veya dinine, inancına göre yargılanması saçmalıktan başka bir şey değildir.
tl; dr, sen böyle devam et @ib14, salla bu gerici, tutucu, farklılıklardan korkan kafaları :))
@rizaaliGursoy
Yorum sahibinin bana yazdığı cevaptan sonra, boş yaptığını anlamayacak kadar gereksiz bir insan olduğunu kanıtlamışsın zaten. Bana yapacak iş kalmamış.
@Elandura
bu yorumun hedefi zaten ilk yorum sahibi :D. sen bunlara kulak asma da ana tema. hadi nefret dolu kırılgan kalbini al git lütfen. elaleme küçük kız hayallerindesin (cinsiyetçisin :/) diye tripleniyorsun ama kendi küçük kalbini korumaya çalışıyorsun. kalbi korumak için kendin güçlenmen gerek, başkalarına karşı bilenerek kalbini korumazsın, koruyor ilüzyonu yaratırsın.
Popüler Yorumlar
Bence en önemli karakter cat grant dı
Nia Kal çok tatlı sırf onun için izliyorum artık sıkıcı olmaya başladı olaylar çemberi aynı yerde dönüp duruyor..
Tüm Yorumlar
Aşağıda biri (39 yorumun 30u falan ona ait) paragraflarca diziyi ve temsil ettiklerini gömmüş kendisine yapılan hiç bir eleştiriyi kabul etmeden kendine katılmayanların aklına hakaret etmiş ve onlara da paragraflarca yazı yazmış boşuna aşağıya inip yorumlarda vakit kaybetmeyin
Bilginize.
Eğer siz de böyleyseniz dizi izlemek yerine kapatmayı tercih edebilirsiniz mesela
Teşekkürler.
(Başlarken aklımda olandan çok daha nezih bir yorum oldu)
Aga bölüm hakkında yapılan yorumlar için geliyoruz, karşılaşılan manzara yok dizinin verdiği mesajlar yanlış yok propaganda yok anti-müslümancılık yok Cross-over bölümler yüzünden izliyoruz vs.
Eğer sadece Cross-over yani öteki dizilerle ortak bölümü için izleyen varsa direkt o bölümü izlesin bi zahmet (ayrıca bu sezonda 9. bölüme denk geliyor, sırasıyla Flash, Arrow, Supergirl.)
Bölüm hakkında beklenen yorumlar:
Walla 1 ajanın bu kadar kolay ihanet edeceğini beklemezdim, hem güveniyorum de hem de ardından bunu yap. Ben bu Lena’nın da bu kadar enayi olduğunu sanmıyorum sanki kızın kimliğini biliyor da bilmiyormuş ayaklarına yatıyor gibi(kapılardan nasıl geçtin dediği zaman gibi.) Zaten Cat ve Lena’nın annesi biliyor.
Bu dizide sırf bir gözlük taktım tanınmam mantığını kırmaya çalışıyorlardır belki de.
Aslında mevzu gözlük değil mesela superman için olay şu
Superman iken kasları aşırı belli eden birşey giyiyo sırtı dik omuzları yukarda göğsü kabarık duruyo ama clark iken omuzları aşağıda kambur duruyo daha pısırık görünüyo kaslarını gizlemek için hep bol giyiniyo gözlük takıyo saç şeklini değiştiriyo
Yani insanların gözünde superman heybetli biriyken clark pısırık görünüyo bu sayede anlamıyolar hatta kara clarka sakar numarasınımı yapıyosun demişti 2. Sezonda böyleşeylerde etkili
Zaten asıl olay “kimse aralarındaki sıradan birinin bir süperkahraman olacağına inanmaz” teması yani kimse işyerinde önüne gelene emredersiniz diyen ezik adamın superman olcağına inanmıyo
Yok gözlük çok özel yok az da olsa zihin kontrolü yapıyo gibi şeyler yok
Karada da durum benzer saçını hep toplaması falan olsun (tabi dizide duruşunu falan değiştirmiyo ama) ama cat grante sakar karayı değil hep omzu dik kendinden emin karayı gösterince kadın zaten o halini görünce direkt anladı (bide cat biraz torpilli)
Propagandanında iyice bokunu çıkarmışlar ha gerçi daha azını da bekleyemezdim.
vasatti..
karameli geri istiyoruz
Şunların “Biz Amerikalılar böyle değiliz” tarzı komik konuşmalarına gülüyorum; Yakın Doğu’ya gelip sorun bakalım, siz Amerikalılar nasıl insanlarsınız! Irak başta olmak üzere tecavüz ettiğiniz, katlettiğiniz ve hayatlarını çaldığınız bu insanlar sizlere gerçekte kim olduğunuzu söyler. Bir de iki yüzlü bu dizi, sözde böyle çok hoş sosyal mesajlar vs. veriyor ama misal Müslümanlara karşı olan tutumdan, saldırılardan vs. hiç bahsetmiyor ama diğer her şeyi çevirip çevirip gözümüze sokuyor.
Mesele şu, LGBT gibi aykırı komünitelere destek çıkmak ayağına sosyal savaş veren kahraman gibi görünmeye çalışıyorlar işte.
Müslümanın normal şartlarda, gözüne sokulup yanında bizzat kabul ettirilmeye çalışılmadığı sürece böyle saçmalıklara tepkisi bile olmaz. Ama LGBT gibi komünitelerin zayıf yanlarını (dünya çapında hâlâ gerçek anlamda kabul görmedikleri ve genel olarak tiksinildikleri gerçeği // “Yıl olmuş 2018, medeniyet, modernlik, …” bağlamları kapsamında küçük düşürülmekten korktukları için tepki vermeyen insanları hesaba katın bu arada) kullanarak onları yanlarına çektikleri gibi, müslümanları da “insanlık düşmanı” olarak damgalamak için ekstra sebepe sahip olmuş oluyorlar.
Müslüman olmayıp LGBT konusunda sıkıntısı olmayan ya da onlardan biri olan ve ek olarak geri zekalı olan insanlar da kullanıldıklarını görmeyip, müslümanlığa karşı nefret besliyorlar… Dünya insanların istedikleri gibi yaşadığı bir yer değil ne yazık ki.
Her şey algı yönetiminden ibaret. Belli bir olay hakkında insanların ne düşüneceğini ve ne hissedeceğini ustalıkla manipüle eden insanlar tarafından yönetiliyoruz, vesselam. O yüzden günümüzde bir şeyi severken ve nefret ederken, bu duyguyu özünüzde mi, yoksa başka etkenlerin etkisinde mi yaşadığınızı iyi analiz etmeniz lazım, yoksa kandırılmışlardan olursunuz, o kadar.
Dolayısıyla, sıçarım onların sosyal mesajlarına…
Diğer dizilerle olabilecek muhtemel crossover bağlantısı için seyrediyorum sadece, o kısımları fast-forward ile geçiyorum.
@Elandura Güzel demişsiniz. Çoğuna katılıyorum. Bizim insanlık olarak evrensel sorunumuz; insanların, kendilerinden olmayan her türlü dini, ırkı vb. dışlamaları ve de paylaşmak yerine bireyselcilik ve çıkarcılık felsefesiyle başkaların yaşadıkları topraklara ve sahip oldukları zenginliklere göz dikmeleridir. Dizi “sosyal mesaj” vermek istiyor ve “fayda” sağlamak istiyor ise bu çerçeve üzerinden hareketle bir şeyler yapması gerekiyor ama onlar daha özel konuları -üstüne üstelik temcit pilavı gibi pişirip pişirip gözümüze sokarak- ele alıyorlar. Yani dünyanın en büyük yegane sorunu cinsel yönelimde farklı düşünenlere karşı gösterilen tutummuş gibi hareket etmeleri insanları asıl sorundan uzaklaştırmak bana göre. Misal “kadına şiddete” hayır, diyoruz değil mi? Ben öyle demiyorum, ben “şiddete hayır” diyorum, çünkü kadına uygulanan şiddet “kadın” olması sıfatıyla değil kişinin “şiddet” barındıran bir zihniyete sahip olmasından kaynaklıdır. Ben kadına şiddeti engelledim diyelim, erkeğe şiddeti, çocuğa şiddeti, doğaya ve hayvana şiddeti ne yapacağım? Kişinin kendisine uyguladığı şiddeti(böylesi de var, evet.) ne yapacağım? Fakat şiddeti kökten çözme yönünde hareket edersem, doğal olarak hepsi bundan olumlu etkilenecek. Bu dizi ise özelde Amerika’nın sorunlarını değinen, sosyal mesajlar veren bir dizi; dikkat ederseniz sık sık (hele o bayrak sahnesi öldürdü beni :D ) milliyetçilik mesajları vererek de iç dirliği vs. sağlamaya çalışıyorlar ve bunları hep sahte var olmayan süper kahramanlar ile yapmaya çalışıyorlar(yok ki adamların bir Kürşat’ı yahut Aliya’sı.). Yani devlet destekli yapıyor ne yapıyorsa. Bu yüzden de Amerika’nın asıl sorunlarına değil, minnak noktalara değiniyorlar. Bunlar konusunda da önemli gelişmeler kaydettiklerine inandıklarında da rahatlayıp, mutlu oluyorlar ve “işte şimdi daha güzel bir ülke olduk!” diyorlar; ilizyon işte. Ne tatlısınız; dakika başı soygun, cinayet, tecavüz; her sene ortalama 1000 sivilin polis tarafından öldürülmesi; sokaklarda yaşayan binlerce evsiz; bozuk sağlık düzeni, yükselen ırkçılık ve devletin dış politikaların Amerika’ya duyulan nefreti attırması ki haklı bir nefret, zira askerleri bildiğin tecavüz, yağma vb. her şeyi yapıyor…. Bunları çözdünüz mü kardeş? “Yok ama eşcinseller artık evlenebiliyor, yuppiiiiiiii! Harika bir ülkeyiz!” He canım he harikasınız. Haritada kendi ülkesini göstermekten aciz insanların olduğu bir topluma sahip Amerika’nın bunca yıl ayakta kalıp, uzunca bir döne süper güç kalması bile şaşırtıcı aslında. Ben hep Amerika’yı yok edecek kişinin yine Amerikalılar olduğuna inanmışımdır. Adamlar patlamaya hazır bir bomba, kanser hücresi haline gelmiş; sayıları artıyor; devlet kontrol etmeye çalışıyor (yok etmeye değil bak yapamıyor onu) ama kontrolden çıkacak er ya da geç. Onlar dış ülkelerin saldırmasını yahut tepeden uzaydan istila beklesin ya da doğal afetler beklesin… kendi kendini yiyecekler.
Şiddetin cinsiyetle alakası yoktur zaten.
Şiddet; güçlünün zayıfa aklıyla, mantığıyla, merhametiyle karşılık veremediği bir acizlik durumudur zaten.
Şiddet ayrıca, zayıfa güçlendiği zaman kendisinin de başka zayıflara şiddet uygulaması gerektiğini empoze eder.
Ve Amerika bunun çok büyük bir örneği.
Ve bunu çözememiş, çözmeyi de düşünmeyen, ve bu felsefeyle işine gelmeyen hareketler yapan herkesi ve her ülkeyi karşısına alıp kabadayılık yapan bir sisteme ve hükümete sahip bir ülkenin vatandaşlarının verdiği sözde mesajlara da kulağımı tıkarım ancak. Çünkü bu, temsil ettiklerini söyledikleri her şeyin yalan olduğunun apaçık bir tescilidir zaten.
şu yarı aydınlanmış kafalara bayılıyorum. şiddet bağlamını ve antimüslüman tutumları çözüp LGBTİ bireyleri hala “aykırı”, “ekstrem” görme saçmalığı…… LGBTİ bireyler de bu toplumun en az senin, benim kadar parçasıdır. Onları ötekileştirmenin ve yok saymaya çalışmanın da ırkçılıktan çok da farkı yoktur. Kimse LGBTİ bireyleri yanına alıp anti-müslüman cephesi oluşturmaya çalışmıyor. Müslümanı da hristiyanı da tutucu ve geri kafalıysa LGBTİ bireylere saldırıyor. Bunun milletle veya dinle bir bağlantısı yok. Ateist olup da LGBTİ bireyleri ötekileştirenler de var. Herkesin kendi batıl inançları var LGBTİ bireyler hakkında. Bu dizinin de sosyal mesaj vermesi, kadını güçlendirici bir pozisyona sahip olması gayet güzel. Yıllardır (ve hala) azınlık düşmanı, ataerkil, farklılıklara saygısız, LGBTİ düşmanı diziler izliyoruz; bi zahmet biraz da ayrıştırmayan, kucaklayan ve farklılıklara saygı duyan diziler ve programlar izleyelim.
@rizaaliGursoy
Tepeden tırnağa okuduğunu anlamadan yapılmış, muhalefet kokan saçma sapan bir yorum…
Kimse kimseye neyi sevip sevmeyeceğini söyleyemez. İster severim ister sevmem, ne seni, ne de başka hiç kimseyi ilgilendirmez, o sevmediğim/soğuk olduğum kişiye saygısızlık etmediğim sürece! Gidip de kişisel olarak herhangi bir insan evladına saygısızlık yapmakla, genel fikrin ne olduğunu belirtmek aynı şey değil ayrıca, hayal dünyasında yaşamaya çalışan insanlara “çıkın oradan” diyoruz biz burada.
Ne olursan ol, kim olursan ol, kendini neyin savunucusu olarak görüyor olursan ol fark etmez. Bir şeyi savunmak ve arkasında durmak için o şeyle ilgili hayal dünyasında yaşayarak buna çözüm kavuşturacağı yanılgısına düşen insanlardan olmayın diyoruz.
Ataerkilmiş de, sosyal mesajmış falan da, bunlar hep senin zayıf gerekçelerin… Özetle, bu dizi kadar palavrasın sen.
Yeni jenerasyon olup kafasında daha hiçbir şey şekillenmemiş insanların fikirlerini istediğin gibi manipüle edersin belki, doğrusu budur diyerek…
Ama jenerasyonlar eskidikçe, insanların fikirlerinin de değişmediğini yine aynı sebepten ötürü görürsün. Zaten belli bir görüşe sahip insanların fikirlerini değiştirebildikleri için daha iyi durumda değiller söz konusu insanlar. Yeni jenerasyon, eskilerin bilgilerini ve karakterlerini daha az koruyor olmalarına rağmen, aileler hâlâ çocuklarında iz bırakıyorlar. Sertliğin, sabit kafalılığın ve aptallık kaynaklı dikbaşlılığın zararlarını, bizzat o anne-babadan ya da çevrelerinden görüyorlar. Az da olsa değişiyorlar bu sırada…
Her neyse, dolayısıyla insanlar, hâlâ belli konulardaki önyargıları ve ayrımcılıkları da miras olarak sürdürüyorlar. Benim söylediğim şey bu.
Sen daha düşünmeden okuduğun yazı üzerinden artistlik peşine girmemeyi öğren.
Baktım, iki tane yorum görmüşsün, ikisinin de altına aklın sıra beni görmezden gelmelerini empoze etmeye çalışıyorsun insanlara…
Bu mu senin farklılıklara saygın ? Bu mu senin burada gösteri niteliğinde beni itin güneş yerine sokma çabasıyla taslamaya çalıştığın ilericiliğin ?
Artistliğe gelmişsin, ne savunduğunu sanırsan san, diğer başka bu işe girişen herkes gibi vakit kaybısın sadece. Daha seninkinden farklı bir fikre saygılı olmayı bilmeden, önünü arkasını bile düşünmeyerek muhalefet ederek, farklılıklara saygı diye saçmalıyorsun… Sözleriyle çelişen insanlar, inanılırlıklarını kaybederler.
Yazılarında bile bir insanı direkt olarak hedef almaya korkan, başkasıyla konuşurmuş gibi, hedef aldığın kişi kendisine laf sokulduğunu pasif bir şekilde anlasın isteyen korkaklar gibisin… Senin gibi savunuculara ihtiyacı yok zaten insanların. Zaten onları savunmak da bir şekilde onları “zayıf, kendini ifade edemeyecek kadar aciz” durumda görmektir. Biliyoruz ki öyle değiller. Senin artistliğine ihtiyaçları yok.
Düşün diyorum sana, boş sosyal kahramanlıklara soyunma. 2-3 kitap, birkaç gazeteyle edinilebilecek ezbere kültürünle millete önayak olmaya çalışmadan önce utan. Kendini analiz et sürekli, her düşünceni akıl süzgecinden geçir, saf bilgi olarak, duyulmuş ve ezberlenmiş şeylere itibar etme. İnsanlarda değişim ve gelişim olmasını hedefleyen insanlar bunu yaparlar. Önce kendilerini değiştirirler, kendilerini aşarlar.
Kendi fikrini modern gösterirken, bunu benimsemeyenleri aşağılayan insanlar, kendilerini düşürdükleri durumu görmeliler.
Tepki çekme ve onaylanma hedefiyle her şeyi sonuçsuz, hakaret içerikli muhalefetlerle karşılayan insanların bu ülkede bir şeyleri ne kadar değiştirebildiğini gördük. Çok istedik değişim olsun diye, ama böyle insanlara kaldığı için, hiçbir değişim olmadı.
Sonuç alamadığınız gerçeğiyle yüzleşip daha akılcı ve dostane yaklaşımlar sergileyin. Sergilemeniz esnasında da, gerçekten bu özellikleri edinmeye çalışın. Rol yapıp buna katlanmaktan kat kat kolaydır.
Ha, “Ben sırf muhalefet olmak için yazdım, aslında farklılıklara falan saygı duyduğum yok, işime geldiği yerde ve zamanda kendimi onaylatmak maksadıyla her şeyi söylerim” diyorsan, o zaman tamamdır. Biz anladık seni.
@Elandura
of kafanda çok kuruyorsun be. senin asıl psikolojik problemin buymuş bence. ruminasyon (rumination) diye geçiyor, gugıllarsan bulursun.
bu ayrımcı insanların da “madem herkeze saygı bize de saygı” savunma saçmalığına da hep bayılırım. bu fallacye düştüğün için çok teşekkürler. şöyle ki özgür düşünme kapsamına nasıl özgürlük karşıtı söylemler girmiyorsa burada da aynısı geçerli. varoluşuna saygı duymadığın topluluklar senin de varoluşuna saygı duymaz. yani sen ayrımcılık yapıyorsan, sosyal eşitliği ve farklılıklara saygıyı savunan biri sana saygı duymaz çünkü sen sistemi bozan elemanlardan, farklılıkları ötekileştirenlerden birisin. zaten senin gibi çarkları tüm toplumda değiştirmeye çalışıyoruz.
iki yorumdan birinde hitabım sen değildin zaten, diğerinde de sana hitap ettim zaten “senin gibi transfobik değil” diyerek (artizzzzz deyilik yani jfjjhfhjshjf). neden burda da olanı değil de kafanda kurduklarını anlatıyorsun, anlamıyorum :((
hayal dünyasında yaşamıyoruz, medya toplumları eğitmek ve toplumlara önyargı yerleştirmek için yıllardır aktif olarak kullanılıyor. 60’larda LGBTİ bireyler daha kabul edilirken sonraları bu kadar nefrete maruz kalmalarının bir ayağı da medya. dolayısıyla medya artık sosyal adaleti desteklesin dioruz, ayrımcılıklar azalsın diyoruz.
varsaydığın gibi az okuyan biri değilim, çok okuduğum için de komplo teorilerinden bağımsız bir hayat kurdum kendime ama senin tutucu zihninde bunu değiştirmemin imkanı yok dssdjdj.
ataerkillik, sosyal mesajı fln da zayıf gerekçe görme saçmalığın…… herkes sana karşı cephe değil dostum, paranoyaklığı kapıda bırak. ataerkillikten erkek de kadın da çekiyor. dizilerde de artık ataerkillik, ırkçılık, ayrımcılık yerine farklılıklara saygı görmek istiyoruz, herkesin temsiliyetini görmek istiyoruz. sizin gibilerin tatmin olduğu eski kafalı dizilerden de eski kafalılıktan da bıktık. toplumu kötüleştiren bu tutucu zihniyet çünkü. psikologlar ve araştırmalar da gösteriyor. conservative zihinler ayrımcılığı körüklüyor.
Gerçi arkadaş çok güzel yazmış da ben de bir iki şey söylemek istiyorum, zira “biz” gibi düşünenlere laf atılmış.
Cidden marjinal olacağım, muhalefet olacağım diye popüler söylemler arkasına sığınarak; karşınızdaki kişinin neler söylemek istediğini anlamak yerine ön kabullere dayalı bir algıyla yazılan çizileni kafanızda yeniden şekillendirip yorumlayarak buraya cevap yazıyorsunuz.
Elanur ile biz burada “Ayy yine LGBT! Ayy biz bıktık bu sapkınlıklardan!” mantığıyla yazışmaya girmedik. Bizim burada eleştirdiğimiz nokta bu değil, böyle bir cümle de yok zaten ki bu meseleye ister karşı oluruz ya da savunuruz, bu kimseyi ırgalamaz, LGTB savununca tam aydınlanmış, savunmayınca yarı aydınlanmış (lakin sağ ol ya, yarım da olsa aydın görmüşsün ne kadar naziksin) mı olunuyor size göre? Bu sizin doğrunuz ve yorumunuz, bize göre de savunanlar sapık salak ve ilk çağ yunan sapkınlığı içinde geziyor desek kabul eder misiniz? Yahut sonunuz çocuk tacizcisi katolik papazlar gibi sübyancılık ve ensest ile son bulacak desek? Neyse uzatmayalım biz burada dizideki ilüzyonlardan, sahtelikten, yalanlardan bahsediyoruz. Lakin siz işte yazılanı anlayamayacak kadar politize olmuş ve popüler söylemlerin yönlendirilmesinde kalmışsınız. Tutturmuşsunuz “lgbt” diye, biz bunu konuşmuyoruz ama size ne kadar anlatmaya çalışırsak çalışalım “anlattığım karşımdakinin anladığı kadardır” sözü tecelli edecek. Bu da son yazımdır.
Ruminasyon, aynı konular üzerine sürekli düşünen ve içinden çıkamadıkları halde bu düşünceleri tekrarlayan insanların içinde bulundukları durummuş canım. Okudum, bilgim de taze. Ben hayatımı sadece bir konuya saplantı geliştirip onun üzerine kafa yorarak geçirmiyorum. Yine kısıtlı, dar bakış açının kurbanı olmuşsun. Bir yazıyla beni tanıyabileceğin kanısına kapılmışsın, çünkü kendin bir yazıyla, bir yorumla tanınabilecek kadar basit bir zihinsin. Hiç kendini geliştirmemişsin.
“bu ayrımcı insanların da “madem herkeze saygı bize de saygı” savunma saçmalığına da hep bayılırım. bu fallacye düştüğün için çok teşekkürler.” tufaya düşen sensin gerzek. Beni ayrımcı olarak göstermeye çalışıyorsun ki, yaptığın yorumun bir dayanağı olsun diye, aslında hiçbir dayanağın da yok -çünkü ayrımcı değilim-, sadece belli yerleri seçip okuyor ve oradan çıkardığın en yüzeysel anlamla karşılık veriyorsun.
Hiçbir yere getirememişsin kendini, ve başkalarına kendi durumunu yansıtarak tartışmalarda üstün gelmeye çalışıyorsun. Kendini analiz etmek ve kendini aşmak ruminasyon değildir, zaten bunun farkına varabilecek anlama yetin olsa, sen de kendini aşardın. Olduğun yere takılıp, ne kadar saçma bir savunma yaptığın gerçeğini fark ederdin. Boş boş konuşup kendini önemli bir iş başarmış hissiyatıyla kimseye ispatlamaya çalışmazdın. Senin derdin kimseye faydalı olmak değil, tartışma kazanmak, zaten bu yüzden kaybediyorsun. Bir halt da değiştiremezsin, senin bu dünyada işe yarar bir fark getirebileceğin hiçbir durum yok, bu parmakla gösteren, kendi durumunun vahamiyetini görmekten aciz tavrınla, hiçbir yere de varamayacaksın. Saplantılı sensin. Artık ne yaptılarsa sana, üstesinden gelememişsin, burada kazanamayacağın tartışmalara atlayıp başkalarına sarıp duruyorsun. Bunun da psikolojik bir tanımı var, ama zaten hâlihazırda yeterince hazırcı olduğun, sağdan soldan sözcük fırlatarak, dillere pelesenk olmuş sözlerle ve görüşlerle konuşma alışkanlığından yola çıkarak anlaşıldığından, ne olduğunu bulmayı sana bırakıyorum. Belki gerçekten araştırır, belki gerçekten geliştirirsin kendini de, sosyal adalet savaşçısı görünümlü beyinsiz tavrını bir kenara atarsın. Şu noktadan sonra ne cevap yazarsan yaz, kendini hangi düşüncelerin arkasına maskelersen maskele umrumda değil. Alacağını alır ilerlersin, ya da olduğun yerde sayar, kendini bir halt sanmaya devam edersin. Random gülüşlerini ve apaçık mallığını, içinden hâlâ çıkamadığın ergenliğini başka yerde sat. Çok okuyormuş… Okumadığın belli. Hatta hiçbir şey okumadığın çok net senin, kitabı eline alıp da içinden sadece işine yarayan yerleri özümseyip gaza gelen acizlerdensin belli ki… Senin bana tutucu demeye bile hakkın yok. Büyüyememiş bir çocuğa cevap yazdığımı fark edememiştim bu yorumuna kadar. Kendi yarım yamalak edindiğini sandığı üç beş bilgiyle sarhoş olmuş, burada adamlık taslıyorsun millete… Git gerçek bir amaç edin kendine… Daha da küçülme.
@Elandura
sana hiç hakaret etmedim, hakaret dolu paragraflarca yazan sensin ama takıntılı olan benim….. aşırı mantıklı kardo, çok haklısın.
ayrımcı söylemlerini işaret ettim, hala inkar ediyorsun. (trans kadın için “gerçeği öğrenince bakalım ne düşüneceksiniz” demişsin, “küçük kız hayalleri” diye cinsiyetçi cümle kuruyorsun, LGBTİ bireylere marjinal diye hitap ediyorsun ama hala benim savımın desteksiz olduğunu iddia ediyorsun.
dediklerime karşı hiçbir argümanın yok sadece ad hominem yapıyorsun. böyle yaparak “daha da bi şey yazmaya layıqqq diyilsin oluuum” diyorsun, ama beni tartışma kazanmaya çalışmakla suçluyorsun.
of yeminlen kendinin farkında değil bu çocuk :(((
ayrımcılıkları ne kadar rasyonalize etmeye çalışırsan çalış, ayrımcılıktır. adil ve saygılı tarafta olduğum için benim gönlüm hep rahat :))
@YeniAy
bir başka “sonyazımdır” tribi de sizden gelmiş. öncelikle ghsadhghghgs. ben diğer dedikleriniz hakkında fikir beyan etmek istemedim.. beni ilgilendiren kısım ayrımcılık yaptığınız kısım. onla ilgili fikirlerimi söyledim. böyle bir zorunluluk mu vardı? katıldığım yerlerden veya komplo teorisi saçmalığı olarak gördüğüm yerlerden de bahsetmek zorunda mıydım :(((
@rizaaliGursoy
sen edebinle düzgünce açıklamışsın kendini, bunlar saçmalamış. sen boşver kardo bunları. onların kafasında sen öteki, hayalperest, popülist flnsın. ne desen duymaz bunlar ://
Nia Kal çok tatlı sırf onun için izliyorum artık sıkıcı olmaya başladı olaylar çemberi aynı yerde dönüp duruyor..
Nicole Maines: https://www.imdb.com/name/nm7414233/bio?ref_=nm_ov_bio_sm
Oyuncu hakkındaki gerçeği okuduktan sonra ne düşüneceğini merak ettim. :)
herkes sizler gibi transfobik değil Allaha şükür :))))
@rizaaliGursoy
İnsanların, yaptıkları yorumları ne kadar bilinçli yaptıklarını görmek için yapılmış bir yorum bu.
Herhangi bir şeyin fobisini yaşamıyorum çok şükür. Sadece insanların düşünce sistemlerini gözlemlemeyi seviyorum.
Her çeşit insanı gözlemliyorum, biraz olsun tanımış oluyorum… Malesef seni gözlemlemek de varmış nasipte…
Yine sen, yine boş bir yorum. “Transfobik”miş…
Senin de beyin kullanmaya karşı fobin var sanırım, “düşünmeden artistlik yaparsam herkesi mat ederim” kafasındasın…
@Elandura
“inçanların çepkisini mirak ettim, girçekleri bilmiyırlar, bilince napçakleaaar.” tepkisi bi işe yaramaz dostum transfobik olduğunu inkar etmende.
“gerçeği” öğrenince ne demek allasen. birisi beğendiğini söylemiş. sen de ağbi bu trans, trans diye tepki vermişsin. sence burada hiç garip bir şeyler yok mu?
başka türlü düşün. ben bu oyuncuyu çok beğendim diyorum, sen de ağbi ağbi bu oyuncu “müslüman/Kürt/Ermeni/boşanmış/yaşlı/ateist” diyorsun. ayrımcılık yapmaya kılıf bulunca veya inkar edip kıvırınca ayrımcılık yok olmuyor. sadece transfobik olduğunu inkar eden bir transfobik oluyorsun.
@rizaaliGursoy kardeşim, ağzını büzüp kıvırarak yazdıklarımı taklit etmek suretiyle beni küçük göstermeye çalışacak kadar gerzeksin.
Herhangi bir şeye karşı fobisi olmayan bir insanı öyleymiş gibi göstererek hedef almaya çalışan sensin, bu konuda da ısrarcısın, çünkü bütün tartışmanın ve yorumlarının dayanağı benim ayrımcı olduğum üzerine. Ve bunun aksinin kanıtlanması bir yerine giriyor.
İstediğimi yaparım, istediğim gibi düşünür, hayata istediğim gibi bakarım, sana ne? “Şöyle” düşün diyor bana akıllı, ben sadece “düşün”
diyorum oysa ki. Şu noktada ne farkın var bahsettiğin ayrımcı gericilerden, beyinsizlerden. ? Bi def ol git, ne zihnen, ne seviye olarak, ne düşünce yapısı olarak dengimiz değilsin. Seni adam yerine koyup konuştuğumuza yazık zaten.
Sen önde gelen azılı fikir düşmanısın. Birisi bir şey yapıyorsa, sadece senin bakış açının getirdiği sonuçlara göre mi yapmış oluyor ?
Aklın sıra bir aykırılığı savundum diye kendini bir halt sanma.
Yorumların yorumcularıyla pasif agresif kavga etme alışkanlığından da vazgeç, bir halt yaptım sanarak ortalığı kirletiyorsun sadece.
@Elandura
hee aynen aynen knk. tenks for such a lütuf fdshgfsd
@rizaaliGursoy
boşver kardeş bu transfobiğe laf anlatılmaz belli ki ://
Bana göre bu dizinin burada veya amerikada veya herhangi farklı bir ülkede ,bu denli sevilmesinin sebebi empoze ettiği görüşler yüzündendir.
İçinde hâlâ küçük, duygusal, muhtaç ve zayıf bir kız çocuğu yaşayan insanlar seviyordur.
Geri kalanımız meraktan ve Arrow-verse ile bağlantısından ötürü seyrediyoruz sanırım.
Merhametin , sevginin ve ırkçılığa karşı olmanın küçük bir kız çocuğu olmakla hiçbir ilgisi yok.
Bu dizinin bunları anlattığını sanıyorsan çok yüzeysel birisindir zaten.
Kendini bir şekilde eksik ve çaresiz hisseden, ve kendi eylemsizliklerinin ya da eylemlerinin sonuçları için başkalarını suçlayan insanların duygusal çöküntülerine hitap eden, ve onları daha da duygusal olmaya iten, ve bunların arasına birkaç kahramanlık serpiştirilmiş çözümsüz bir dizi.
Merhameti öğretiyor mu ? Hayır, acıyarak eylemsiz kalmayı öğretiyor. Merhamet eden insan sadece acıma ve sempati duymaktan fazlasını yapar. Buradaki radikal başkaldırmaların hiçbiri gerçek dünyada ne kabul görecektir, ne de insanlar bunları yapmaya cesaret edebilecektir; dolayısıyla bunları yapmaktan başka bir çözüm olmadığına inandırıp, bunları yapmaya cesaret edemeyişleriyle yüzleştirerek, kendi çaresizliğini kabul etmeye zorluyorlar izleyeni.
Sevgiyi mi öğretiyor ? Hayır, herkesin kafasına göre davranıp sadece kendini düşünmesi gerektiğini empoze ediyorlar.
Fark ettiysen herkes kendi bildiğini yapıp, neden bunu yaptığına dair aşırı duygusal, mantıktan, doğru ve ideal davranışlardan çok uzak olan saçmalıkları mantıklıymış, doğru davranış buymuş gibi izleyenlere servis ediyorlar.
Bu sayede başkalarını üzüp sıkarken, aslında kendisini sevgi dolu olan ve doğru olanı yapan sanmaya itiyor izleyeni.
Sonuç ? İnsan sevmeyi öğretmek için sadece kendini sevmeyi öğrenmek, sadece kendini önemsemek yetmez. Dolayısıyla öğrettikleri sevgi de yalan.
Irkçılığa gelince, insan kendinden olmayana karşı her zaman ön yargılı davranır. İnsanların zenci, asyalı, latin olup olmaması bir şeyi değiştirmez. Farklı görüşlere sahip olan farklı insanlar olarak birbirine saygı göstermeyi öğrenememiş ve insanım diye geçinen bir güruh, ırkçılığa karşı duruş resmederek kendini farklılıklara saygılı bir toplum/birey yapmış olmaz. Irkçılık, farklılıklara saygısızlığın sadece bir alt dalı. Gösteriş için yaptıkları çok açık olan ırkçılık karşıtı eylemleriyle, duygusal yanı ağır basan, düşünmeyen izleyicileri hedef almışlar.
Ve bütün bunları düşün(e)memiş biri, yüzeysel olarak kendisine verilen mesajlarla kendini tatmin edip duygusallaşıyorsa eğer, o kişi büyüyememiş bir kız çocuğudur, başka da bir şey değil.
P.S. : Kız dememin sebebi de duygusal olmaya yatkınlığı vurgulamak için, kızlara karşı herhangi bir derdim olduğundan ya da onları aşağı gördüğümden değil. Çok severim kız çocuklarını, kendim de bir gün bir kız evlat sahibi olmayı umuyorum.
Bilgilendirici ve iğneleyici yanıtın için teşekkür ederim. Ayrıca nasıl bu şekilde düşünebildiğini de öğrenmek isterim.
Eskiden fazlasıyla duygusal bir adamdım. Ve duygusal yanıma fazla odaklanmanın zararlarını gördüm. Hayatımın başlarında pek fazla ifade etmemiş olmasına rağmen, hayat ciddileştikçe ve yaşım ilerledikçe, duygusal biri olmanın dezavantajlarını yavaş yavaş artan bir tempoda yaşamaya başladım.
Bir çok etken var tabii düştüğüm en son noktaya düşmemde payı olan. Ama onlardan bahsetmeyeceğim. Geldiğim noktayı ve oradan itibaren yükselişime yer vereceğim sadece.
Duygusallık; herkesin her yaptığı şeyin altında, her söylediği şeyin altında duygusal bir art sebep arayan, şanssız bir hayata hapsolmuş biri gibi hisseden, yavaş yavaş yaşam enerjisini tüketen ve sonunda tamamını tüketmiş birine dönüştürdü beni. Hiçbir şey yapamaz hâle geldim, kendime inancım kalmadı. Hayatıma katabileceğim güzel şeylere değil de, başıma gelmiş kötü şeylere odaklanıp yiyip bitirdim kendimi. Hayatta herkes yaşı ilerledikçe belli bir seviyede ilerleme kaydeder. Ben kaydetmem gereken ilerlemeyi bir türlü sağlayamadım. Potansiyelim ve zekam çevremdeki insanların çoğundan fazla olmasına rağmen herkesten geri kaldım. Bütün bunları fark edebilecek kadar akıl sağlığım ve özgüvenim bile kalmamıştı.
Yeter artık demem gereken o noktaya bir türlü gelemiyordum, bu kadar kötü hissediyorken, bundan daha kötüsü de olabilirdi diye düşünmek, benim gibi bir insan için erişilebilecek daha kötü noktalar olduğu anlamına geliyor, hayatımı da bir gün toparlayacağım diye kendimi kandırarak ipleri farkına bile varmadan daha da salıyordum. Düşünmeden, duygusal yaşamanın zararları bunlar işte.
Ben ne zaman “dip noktama” varacağım diye düşünüyordum, hani derler ya, en dibe çökünce, “bundan daha aşağı düşemezsin, sadece yukarı gitme şansın var” diye… Kuyruklu yalan o… Kendini ne kadar salabileceğinin, standartlarını ne kadar düşürebileceğinin sınırları yok. Sen kontrolü ele almak istemedikçe batarsın. Tam tersi de geçerli bunun.
Ve bunu fark ettiğim küçük bir aydınlanmanın ardından değiştirebildim hayata bakış açımı, ilk başlarda çok zor oldu tabii, o kötü durumumu değiştirmek… Benliğimden sıyrılmak olarak görüyordum bunu, ve bu da değişmek isteme amacıma sekte vuruyordu. Psikolojik ya da çevreden eş dost arkadaş yardımı da almadım. Çünkü tahmin edebileceğin üzere, kendi hayatının üzerine sifonu çekmiş birinin yanına kendi dostu, akrabaları, arkadaşları bile yanaşmıyor, yapayalnız kalıyorsun. E hayatta ilerleme de kaydedemedik, psikolojik yardım alabilecek imkan ve para da yoktu dolayısıyla… Yani n’oldu ? İş başa düştü. Epey yavaş, eziyet dolu, ve zorlu bir savaş oldu benim için, çünkü değişmemeye çok direndim. İyi biri olduğumu ve bu iyiliğin yok olacağını düşünüyordum. Ve tabii iyi biri olmadığımın bile farkında değildim.
Duygusal olmakla iyi olmayı karıştıran insanlardandım ben de. Duygusal yanı ağır olmak, iyi biri olmak demek değildir; çabuk etkilenen, çok ve hatta bazen hiç düşünmeyen, dolayısıyla başkaları tarafından çabuk kandırılan ve kendini kolayca kandıran ve inandıran insan olmak demektir.
Ben de kendimi kademe kademe aşmaya karar verdim. Şu anki hâlime getirdim kendimi. Ve eski akılsız hâlimin tahmini -tabii ki de- çıkmadı. Kötü biri olmadım. Ama daha uyanık oldum. Kendine zarar veren ve hiçbir ilerleme kaydetmeyen bir insan olmayı bıraktım.
Kendime faydam olunca, başkalarına da faydam olmaya başladı. Her şey değişmeye başladı.
Hâlâ bir sonraki seviyelere çıkmak ve kendimi aşmak için büyük bir şevkle çalışıyorum. Yetersizim hâlâ, ama kendini aşmayı seven ve bu doğrultuda sürekli çalışan bu yeni hâlimi çok seviyorum. Ve kendimi çok aşamadığım, az yol kat ettiğim zamanlarda bile hayatımdan memnun oluyorum. Muhteşem bir şey.
Supergirl gibi bir dizinin altına fazla derin bir yazı oldu bence bu. Ama sorunu cevaplamıştır diye umuyorum.
Buralara niye yorum yazıyorsun diyorsan da, eh, insanlar benim olduğum yerde, tecrübelerimden faydalanabilir, aynı şekilde düşmeyebilirler, aynı şekilde olmasa da, daha az da olsa kendilerine zarar vermeyebilirler. Belki okurlar, belki bir ışık yakarım akıllarında, anlatabiliyor muyum ? Sitenin müdavimiyim, dizi seyretmeyi de seviyorum. E bunun yanında böyle bir şey de yapabiliyorum, neden yapmayayım ?
Alacağı bir şey olmayan zaten almayacaktır, ama neden onları düşünerek kirleteyim ki zihnimi… :)
Sana yorum yazarken de amacım asla iğneleme olmadı, belli şeyler hakkında farkındalık sağlamaya çalıştım sadece.
(Biraz bodoslama olmuş, haklı olabilirsin o konuda, ama onu yazdığım anda odağımda hassasiyet yoktu. Farkındalık sağlama amacı ön plandaydı.)
Hepimiz insanız burada.
Kendini bana bu şekilde açıklama zorunluluğun olmadığı halde bana bu yanıtı yazdığın için çok teşekkür ederim. Bu yazdığın yanıt bana da başkalarına da bir şeyler kattı ve katacak.
@ib14
sen salla bunları kardeşim ya. merhamet dediğini enayilik, sevgi dediğini kerizlik sanıyorlar hjshjsjhjg.
sen kendini koruyup merhametli, sevgi dolu olduğun sürece bir sıkıntı yok. elalem ekstrem uçlarda yaşadığından, borderline’lığı sevdiğinden ya saldırırım ya da saldırılırım zannediyorlar. hayır abicim. ünlü psikologlarımızın da dediği gibi duygusuz yaşayamazsın. kayıtsızlık da acımasızlık da duygudur. duygusal dediğin şey ise aslında kendini duygularınla “boğduğun” zamandır. acımasız, kayıtsızlık gibi duygularla da kendini boğup kör edebilirsin. her zaman pozitif olmak nasıl kötü ise her zaman negatif olmak da kötüdür. durumlara ve olaylara uyum sağlayabilmek ise sağlıklı bir insan psikolojisinin en önemli göstergelerindendir.
yıllardır ayrımcı, ırkçı, acımasız değilim ve çok da mutluyum hayatımdan. biri beni kandırmaya veya üzmeye çalıştığında tepkimi ortaya koyuyorum. ama birileri bana “zarar verebilir” “korkusuyla” etrafıma karşı vahşileşip ayrımcı, ırkçı, LGBTİ düşmanı birisine dönüşmüyorum. herkes bana zarar verebilir, belli bir zümreye bağlı olmadan. herkes bana yardım edebilir, belli bir zümreye bağlı olmadan. kişinin doğuştan getirdiği özelliklere veya dinine, inancına göre yargılanması saçmalıktan başka bir şey değildir.
tl; dr, sen böyle devam et @ib14, salla bu gerici, tutucu, farklılıklardan korkan kafaları :))
@rizaaliGursoy
Yorum sahibinin bana yazdığı cevaptan sonra, boş yaptığını anlamayacak kadar gereksiz bir insan olduğunu kanıtlamışsın zaten. Bana yapacak iş kalmamış.
@Elandura
bu yorumun hedefi zaten ilk yorum sahibi :D. sen bunlara kulak asma da ana tema. hadi nefret dolu kırılgan kalbini al git lütfen. elaleme küçük kız hayallerindesin (cinsiyetçisin :/) diye tripleniyorsun ama kendi küçük kalbini korumaya çalışıyorsun. kalbi korumak için kendin güçlenmen gerek, başkalarına karşı bilenerek kalbini korumazsın, koruyor ilüzyonu yaratırsın.
Dizi Mon-El, Winn ve Cat Grant’siz çok sıkıcı
Bence en önemli karakter cat grant dı
3. Sezondan 4. Sezon geçmesinden çok 1. Bölümden 2. Bölüme geçmeyi bekledim xD