Dedektifin, Ripley’le konuştuğu sahnede adamı tanımaması MÜTHİŞ saçmaydı. Bi peruk ve bıyık taktı diye mi tanıyamadın yani? Adam sesini bile değiştirmeye çalıştırmadı. Ayrıca yüz hatları da çok net belli oluyordu.
Marge desen Dickie’nin yüzüğünü buluyor ama Tom’un onu öldürmüş olabileceği aklının ucundan bile geçmiyor. Ayrıca sanarsın orta çağda geçiyor, Dickie denilen adamın ortada bir resmi bulunsa bütün olay çözülecek. Ayrıca Ripley Dickie’yi öldürdü de ne oldu yani? Sonuç olarak bütün dünya artık Dickie’yi öldü biliyor, yani artık adamın kimliğini ve parasını kullanamaz. Bakalım bankadan çektiği para ne kadar yetecek tüm bu lüks harcamalarla.
Kısacası sinematografi güzel, hikaye ilgi çekici başladı ama sonlara doğru çok saçmaladı.
NOT: 1960 Fransız yapımı Purple Noon ve 1999 yapımı The Talented Mr. Ripley filmlerini de izlemeyen varsa izlesin. Onlar daha iyi uyarlamalar ve daha akıcı ilerliyor. Dizi bana biraz gereksiz uzatılmış gibi geldi. 6 bölüm olabilirdi 8 yerine.
Adamlar dizide görsel şölen sunmuşlar. Oyunculuklar nirvanaya ulaşmış. Arkadaşın biri birkaç kusura takılmış. Senin dizide saçma bulduğun şey kitapta muazzam işleniyor. Yani dümdüz izlersen sakal, bıyık bla bla… bir sürü hata bulursun. Ama kitap okuyormuş gibi izlersen zekice bir sahne olduğunu düşünürsün. Şimdi git Monte Kristo Kontu dizisini izle ona da bir kulp bul.
Muhteşem bir yapım. Çok uzun zamandır böyle bir film/dizi izlemedim. Dili Amerikan değil, Avrupa da değil. Zaillian tamamen kendi kimliğini, birikimini ortaya koyarak özgün ve çok lezzetli bir yapıt çıkarmış ortaya. Hikaye ilgiyle izleniyor, oyuncular gerçekten iyi. Görseller her açıdan ayrı ayrı sanat eseri. İnce ayrıntıların farkına vararak Zaillian’ın dehasını farkedebileceklerin çok zevk duyarak izleyeceklerine eminim. Bu dizi için seçenlere ve emeği geçenlere çok teşekkür ederim.
Filminde kadın Tom un Dicki yi öldürdüğünü anlamıştı. Burada Dedektif çaktı köfteyi.
Filmde de yaptıkları yanına kar kalmıştı. Dizi de de yakalanmadı.
Tom un kılık değiştirmesi biraz saçmaydı. Ressam gibi ışıktan yararlandı denildi ama ses tonunu hiç değiştirmedi. Dedektif fazla safmış. Bazı arkadaşlar Tom parasız kaldı şimdi ne yapacak demiş. Adam Picasso resmini arakladı ya. Onu çok iyi fiyattan satabilir. İngiltere de de sahtekarlığa devam eder bu adam. Aç kalmaz benden söylemesi. :)
Bu kadar yalan söyleyen birisinin yakalanmaması ilginçti adam sahtekarlığın ,yalancılığın , rol yapmanın Caravaggio Picassosu oldu resmen. Zaten en sonda Picasso resmine bakması da onu kast ediyor. Bir nevi Rönesans tarzından günümüz tarzına yani ustalığa evrildi adam.
Zaman kaybı mıydı kesinlikle hayır. İtalya yı gezmiş kadar olduk. Siyah beyaz çekim mekanlar etkileyici idi. Filmden daha çok etkiledi beni şahsen. Ne olacağını bildiğim halde sıkılmadım.
9 üzerinden 7 alır bu dizi benden.
Son bölümde John Malkovic’in yer almasıyla Ripley’s Game Filmine gönderme yapmak güzel bir dokunuş olmuş,ki Malkovic o Filmde kendisi Ripley karaketerine olağanüstü can veriyordu :)
Dedektifin, Ripley’le konuştuğu sahnede adamı tanımaması MÜTHİŞ saçmaydı. Bi peruk ve bıyık taktı diye mi tanıyamadın yani? Adam sesini bile değiştirmeye çalıştırmadı. Ayrıca yüz hatları da çok net belli oluyordu.
Marge desen Dickie’nin yüzüğünü buluyor ama Tom’un onu öldürmüş olabileceği aklının ucundan bile geçmiyor. Ayrıca sanarsın orta çağda geçiyor, Dickie denilen adamın ortada bir resmi bulunsa bütün olay çözülecek. Ayrıca Ripley Dickie’yi öldürdü de ne oldu yani? Sonuç olarak bütün dünya artık Dickie’yi öldü biliyor, yani artık adamın kimliğini ve parasını kullanamaz. Bakalım bankadan çektiği para ne kadar yetecek tüm bu lüks harcamalarla.
Kısacası sinematografi güzel, hikaye ilgi çekici başladı ama sonlara doğru çok saçmaladı.
NOT: 1960 Fransız yapımı Purple Noon ve 1999 yapımı The Talented Mr. Ripley filmlerini de izlemeyen varsa izlesin. Onlar daha iyi uyarlamalar ve daha akıcı ilerliyor. Dizi bana biraz gereksiz uzatılmış gibi geldi. 6 bölüm olabilirdi 8 yerine.
Diziyi dün akşam bitirdim. Evet hikayede bazı mantık hataları olmakla beraber estetik açıdan çok beğendim.
Resim seçicisi kimse inanılmaz başarılı buldum. Dizideki her bir kareyi çerçeveletip duvarıma asabilirim.
Renkli versiyonu yayınlansa onu da izlerim.
Popüler Yorumlar
Marge desen Dickie’nin yüzüğünü buluyor ama Tom’un onu öldürmüş olabileceği aklının ucundan bile geçmiyor. Ayrıca sanarsın orta çağda geçiyor, Dickie denilen adamın ortada bir resmi bulunsa bütün olay çözülecek. Ayrıca Ripley Dickie’yi öldürdü de ne oldu yani? Sonuç olarak bütün dünya artık Dickie’yi öldü biliyor, yani artık adamın kimliğini ve parasını kullanamaz. Bakalım bankadan çektiği para ne kadar yetecek tüm bu lüks harcamalarla.
Kısacası sinematografi güzel, hikaye ilgi çekici başladı ama sonlara doğru çok saçmaladı.
NOT: 1960 Fransız yapımı Purple Noon ve 1999 yapımı The Talented Mr. Ripley filmlerini de izlemeyen varsa izlesin. Onlar daha iyi uyarlamalar ve daha akıcı ilerliyor. Dizi bana biraz gereksiz uzatılmış gibi geldi. 6 bölüm olabilirdi 8 yerine.
Tüm Yorumlar
Muhteşem bir yapım. Çok uzun zamandır böyle bir film/dizi izlemedim. Dili Amerikan değil, Avrupa da değil. Zaillian tamamen kendi kimliğini, birikimini ortaya koyarak özgün ve çok lezzetli bir yapıt çıkarmış ortaya. Hikaye ilgiyle izleniyor, oyuncular gerçekten iyi. Görseller her açıdan ayrı ayrı sanat eseri. İnce ayrıntıların farkına vararak Zaillian’ın dehasını farkedebileceklerin çok zevk duyarak izleyeceklerine eminim. Bu dizi için seçenlere ve emeği geçenlere çok teşekkür ederim.
Filmde de yaptıkları yanına kar kalmıştı. Dizi de de yakalanmadı.
Tom un kılık değiştirmesi biraz saçmaydı. Ressam gibi ışıktan yararlandı denildi ama ses tonunu hiç değiştirmedi. Dedektif fazla safmış. Bazı arkadaşlar Tom parasız kaldı şimdi ne yapacak demiş. Adam Picasso resmini arakladı ya. Onu çok iyi fiyattan satabilir. İngiltere de de sahtekarlığa devam eder bu adam. Aç kalmaz benden söylemesi. :)
Bu kadar yalan söyleyen birisinin yakalanmaması ilginçti adam sahtekarlığın ,yalancılığın , rol yapmanın Caravaggio Picassosu oldu resmen. Zaten en sonda Picasso resmine bakması da onu kast ediyor. Bir nevi Rönesans tarzından günümüz tarzına yani ustalığa evrildi adam.
Zaman kaybı mıydı kesinlikle hayır. İtalya yı gezmiş kadar olduk. Siyah beyaz çekim mekanlar etkileyici idi. Filmden daha çok etkiledi beni şahsen. Ne olacağını bildiğim halde sıkılmadım.
9 üzerinden 7 alır bu dizi benden.
Tek sezonluk tadında bir diziydi. Ben mekanlardan da çok keyif aldım. Italya gerçekten görülmeye değer bir ülke. Teşekkürler Dizibox çalışanları
Marge desen Dickie’nin yüzüğünü buluyor ama Tom’un onu öldürmüş olabileceği aklının ucundan bile geçmiyor. Ayrıca sanarsın orta çağda geçiyor, Dickie denilen adamın ortada bir resmi bulunsa bütün olay çözülecek. Ayrıca Ripley Dickie’yi öldürdü de ne oldu yani? Sonuç olarak bütün dünya artık Dickie’yi öldü biliyor, yani artık adamın kimliğini ve parasını kullanamaz. Bakalım bankadan çektiği para ne kadar yetecek tüm bu lüks harcamalarla.
Kısacası sinematografi güzel, hikaye ilgi çekici başladı ama sonlara doğru çok saçmaladı.
NOT: 1960 Fransız yapımı Purple Noon ve 1999 yapımı The Talented Mr. Ripley filmlerini de izlemeyen varsa izlesin. Onlar daha iyi uyarlamalar ve daha akıcı ilerliyor. Dizi bana biraz gereksiz uzatılmış gibi geldi. 6 bölüm olabilirdi 8 yerine.
Picasso’yu aldı ya daha ne olsun. Bir ömür o’na yeter de arta bile.
Diziyi dün akşam bitirdim. Evet hikayede bazı mantık hataları olmakla beraber estetik açıdan çok beğendim.
Resim seçicisi kimse inanılmaz başarılı buldum. Dizideki her bir kareyi çerçeveletip duvarıma asabilirim.
Renkli versiyonu yayınlansa onu da izlerim.