Bölüm Özeti & Çeviri Notları
Acre: İsrail'in kuzeyinde Akdeniz kıyısında bir şehir. Müslüman Arap, Dürzi, Hıristiyanlar ile Yahudiler'in birlikte yaşadıkları bir şehirdir.
Kutsal Topraklar: İbrahimi dinler Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam için önem arz eden, günümüzde üzerinde İsrail ve Filistin'in bulunduğu topraklara verilen özel isim. Birçok dinin doğduğu bu topraklar, Haçlı Seferlerinin yapılmasına sebep olmuştur.
Tapınak Şövalyeleri: Hristiyan Bağımsızlık Savaşçıları. Tarikatın askerî kanadı savaşlarda ün kazanırken tarikata bağlı diğer gruplar, Avrupa genelinde ve Kutsal Topraklar'da geniş ölçekte yapılanmış ve Kutsal Topraklar'da ve Avrupa'da birçok şehirde bağımsız olarak hüküm sürmüşlerdir.
İsa'nın Kutsal Kasesi: Kutsal Kase, Mukaddes Kase ya da Graal (İngilizce: Holy Grail, Fransızca Graal), Hıristiyan mitolojisisinde, İsa'nın Son Akşam Yemeği'nde kullandığı iddia edilen, mucizevi güçleri olduğuna inanılan kase.
Şalom: İbranice "Selam" ya da "Barış" demek.
Popüler Yorumlar
Bu sorunuza ben de cevap verebileceğimi düşünüyorum, tabii şu an için bir profesör olmasam da ben de yurt dışında akademisyenlik yapan bir insanım. Umarım cevabımın sizler için bir geçerliliği olur. Sorunuzun çok karmaşık bir cevabı yok aslında. Cevabım şu; Türkçe’de sadece 4 zaman varken, İngilizce’de zaman sayısının 12-13’e kadar çıkıyor olması. Yani biz sadece geçmiş zaman diye adlandırırken, adamlar past simple, past continuous, past perfect, past perfect continuous diye dallandırıp budaklandırıyor ve maalesef bu saydığım zamanlar içinde sadece Past Simple/Past Continuous’un Türkçe’de karşılığı var. Aynı durum gelecek zaman için de geçerli. Yani dilimizde karşılığı olmayan zamanlarda yazılmış eserleri Türkçe’ye çevirirken Türkçe’deki zamanlara bağlı olarak çevirmek zorundayız. Bu da ister istemez zaman sayısını 12’den 4’e indirdiği için çeviri yapanların zorlanmasına neden oluyor. Kendimden örnek vereyim, şu an İthaki Yayınları için Tolkien’in Beren ve Luthien eserini çeviriyorum. Kitaptaki İngilizce tamamen devrik cümlelerle ve past perfect tense ile yazılmış. Yukarıda da belirttiğim gibi past perfect tense’in dilimizde karşılığı yok. O yüzden Türkçe’deki 4 zamanın sınırları dahilinde çevirmek zorunda kalıyorum. Bu işin gramer kısmı. Bir de çeviri etiği diye bir şey var. Bu da metnin özüne sadık kalarak, anlatılmak istenen şeyin üzerinde oynama yapmadan, kendi yorumunuzu katarak çevirmek oluyor. Yani bu da çevirmenin insafına kalmış bir durum. Kimi olduğu gibi ”doğrudan” çevirir, kimiyse zamanları genişletir, daraltır, kelime çıkartır, kelime ekler, uzatır, kısaltır, ona çevirmen karar verir. Konudan sapmadığı sürece de kimse neden böyle yaptın demez. Yeter ki anlatılmak istenen çarpıtılmasın. Ki zaten yorum katılmadan çeviri yapılırsa, ben çok fazla romanın Türkçe’ye çevrilebileceğini sanmıyorum. Bunun da sebebi gramer olarak fazlasıyla farklı bir dil olmamızdan kaynaklanıyor. Bu konuyu ta İngilizce’nin Anglo-Sakson kökeninden, Türkçe’nin Ural-Altay ailesine ait olmasına kadar uzatabilirim ama uzatıp kafa karıştırmaya gerek yok. Romanlarda, hikâyelerde, masallarda yapılan genellikler budur, lâkin şiir, kaside gibi edebi eserlerin çevirilerinde zamanlara tamamen sadık kalmak zorundayız. Bunun istisnası maalesef yok. Konunun özü bu. Umarım verdiğim cevap sizleri ve çevirmenlik yapan arkadaşlarımı tatmin etmiştir. Eğer bu konuda merakınız varsa, sosyal medya hesabım üzerinden iletişime geçmekten çekinmeyiniz. Görüşmek üzere. Saygılarımla.
Arkadaşlar merhaba;
History’nin yeni dizisi hakkında bilgisi olmayanlar için bilgi vereyim. Orta Çağ’ın en kuvvetli topluluklarından Tapınak Şövalyeleri’nin düşüşü ve iç yapısı gerçekçi bir bakış açısı ile aktarılmaya çalışılacak. 1306’da başlayacak olan Knightfall, ağırlıklı olarak Tapınak Şövalyeleri’nin Acre’da Kutsal Kase’yi arayışını, Fransız Kralı ile yaşadığı siyasi çekişmeleri ve birliğin 1307’de dağılmasını konu edinecek. Yani herkesin beklediği gibi Vikings’e rakip olmaktan ziyade kendi yolunda ilerleyecek bir dizi olacak. Karşılaştırmamanızı tavsiye ederim. Bu arada Acre’yi bilerek Akka olarak çevirmedim, çünkü bilindik şehirler dışında (Londra, Kudüs vs.) şehir isimlerinin Türkçe’ye çevrilmesine karşıyım. Herkese iyi seyirler ve iyi sezonlar dilerim.
Tüm Yorumlar
Bizim Türkler beğenmediyse,güzel dizidir. İzle gitsin.
cevirmen kendini akademisyen olarak tanitarak cevirisine itibar kazandirmaya calisabilir. ama maalesef semantik olarak bile yetersiz bir ceviri bu, stilistik vasatligi bir yana. “chastity” iffet demektir, bekaret degil. komik oldugu icin sayisiz tembellikleri arasindan bunu sectim. bakir sövalye yaratan cevirmenimizi kutlarim. ceviri önce dogru, sonra guzel olmali. sadik ceviri dogru ve güzel arasindaki secim degildir. …önce dogrudur, sonra ya uyarlamaya yönelir, ya da orjinalin kültürel özelliklerine sadik kalir. dipnot. Türkce’deki zamanlar hakkinda verdiginiz bilgiler tümüyle yanlis. 8 temel zaman var, bilesik zamanlari hic saymiyorum.
cevirmen uzun uzun kendini, akademisyenligini ve sadik ceviriyi anlatmis ama kusura bakmasin, “chastity” bekaret diye cevrilmez. Kendisi sadik ceviri yapmak istiyorsa önce bir semantik karsiligini verebilsin derim..
Senin tanrın benim tanrımmı var abi ortak tanrı hristiyanunda musevininde, sanki bana taraflardan biri paganda:)) genelde güzel ama beğendim akıcı
Memlüklüler. harika bir devletmiş
Dizi hakkında, (tarihi araştırmalar yapan ve tam da şövalyeler hakkında kitap yazan biri olarak) bazı açıklamalarda bulunayım. Ayrıca kitap yazma dışındaki asıl mesleğim de senaryo doktorluğu. Yani dizinin verdiği mesajları hemen anladım. Dizinin ilk bölümünü izlediğimde pek çok sublime (bilinçaltı) mesajla dolu olduğunu görmekteyim. Biz Türkler (içimizdeki zır cahiller ile okumuş cahiller hariç) bu bilinçaltı mesajları yemesek de emin olun ki bu dizinin hitap ettiği asıl kitle (Amerikalılar ve Avrupalılar) bu mesajı afiyetle yemekteler. Öncelikle Tapınak Şövalyeleri kadar adi ve zalim bir şövalye güruhu diğer Haçlı şövalyeleri (5 diğer şövalye tarikatı) içinde gelmemiş. O kadar zalim ve hainlermiş ki Alman kökenli Töton Şövalye Tarikatı (Nazi Filmlerinde nazi subaylarının boynundaki siyah haç, Prusya’yı kuran Töton şövalyelerinin armasıdır.), Akka Kalesinde iken Tapınakçıların arasındaki Almanların onlardan ayrılmasıyla kurulmuştur. Dizide üzerinde kırmızı haç olan siyah giysili şövalye ise biz Türklerin asırlar boyu başbelası olan Rodos-Malta şövalyeleridir (Hospitalyenler-Hastane Tarikatı). Tapınakçılar, defalarca velinimetleri olan Kudüs Kralına karşı gelerek, Hospitalyenlerle birlikte üs tuttukları Şatilyon kalesinden (bu kale Türklerin elindeyken Haşhaşiler bir gece ninja gibi sızıp tüm kaledekileri şehit edip şövalyelere bedavaya hediye etmişlerdir. Amaç sünniler yok olsun) tüm Müslüman ve Yahudilere, Ortodokslara saldırmışlar, yağma-katliam-tecavüzde bulunmuşlardır. Akka Kalesini ise Araplar değil Türk Memlüklüları ve Sultanları Baybars fethetmiştir.Zaten Memluklular geldi diye de söylüyorlar. Sarazen (Saracen) ise önceleri Endülüs Emevileri için kullanılırken sonraları tüm Müslümanlar için Ortaçağ’da kullanılan terimdir. En büyük Saracen de Selahaddin Eyyubi’dir. Bu dizi muhtemelen Templar Tarikatı’nın Fransız kralı tarafından neden yok edildiğini anlatmaktadır. Sebebi ise açıktır. Akka’dan kaçan tarikat önce Kıbrıs’a gitmiş sonra ise Fransa’ya dönmüştür. Hospitalyen ve Töton Tarikatları Müslümanlarla asırlar boyunca savaşmaya devam ederken Templar, Fransa’da bankerlik, tefecilik ve derebeyliğine soyunmuştur. Bütün prenslikleri , tüccarları ve tabii ki Fransa krallarını haraca bağlamışlardır. Bir zaman gelmiştir ki Fransa kralına verdikleri aşırı yüksek faizi ödeyemen kraldan ülkenin pek çok değerli (vergi getiren) toprağını isteyince kral bunları kafir (münafık) ilan edip toplu katliam emri vermiştir. Templar tarikatı Kuzey İtalya ve Güney Almanya’da da derebeylerini soyduğundan ve hatta Papa’ya ödemeleri gereken haraç komisyonlarını bile ödemediklerinden bütün Avrupa bunları katletmeye başlamıştır. Papa, bankacılığı icat eden Templar evlerinin (banka şubeleri) lordlar tarafından yağmalandığını görünce bir ferman ile Templarların tüm mallarının en büyük rakipleri olan Hospitalyenlere verildiğini, Templar malına-mülküne dokunanları afaroz edeceğini söylemiştir. Fransa kralının hevesi de kursağında kalmıştır. İmhadan kurtulan Templarlar, Fransa’nın en büyük rakibi olan İngiltere’ye kaçmışlardır. Mason localarını kurup İngiliz ve İskoç krallarına borç vermeye başlamşlardır. Mason localarını Yahudiler değil Templar şövalyeleri kurmuştur. Masonların yeminleri şövalye yeminidir. Bugün bile hiç bir şey üretmediği halde İngiltere’nin dünya finans merkezi olmasının sebebi Templarların kurduğu banka sistemidir. İngiltere’nin ele geçirdiği her yerde mason locaları kuran Templar, (Mısır, Hindistan, Körfez Arap ülkeleri vs) halen bile bu devletlerdeki üyelerinden aldığı ve onların devlete girmesiyle elde ettikleri avantaj sayesinde çok zengin olmaktadırlar. CIA’yi iki Templar şövalyesi kurmuştur mesela. ABD’de de çok etkindirler. Napolyon, Malta Şövalyelerini bombardıman edip onları İtalya’ya sürünce pek çok Hospitalyen de İngiltere’ye gidip Tapınakçılara katıldı. Hosptitalyen Şövalyelerinin 2. en güçlü lideri ise Turkoman Birlikleri komutanıdır (Hristiyan Türkler ve Türkler gibi hafif süvari düzeninde savaşan yardımcı birlikler) ve her zaman İngilizlerden seçilir. Neden İngilzlerin, Amerikalıların, NATO’da olmamıza rağmen mesela Kıbrıs’taki Türk-Rum olaylarında hep Rumları tutmasını, en büyük düşman olarak Arapları değil de Türkleri görmesini, daha 1700’lerden itibaren İngilizlerin Yemen’e göz dikmesini ve Vahhabiliği kurdurmasını işte bu Haçlı kalıntısı kafa yapısından anlamalısınız. İngiltere’deki şövalye tairkatları halen vardır (Hospitalyenler zaten şu an bile Vatikan’da özel sarayda yetiştirilmektedir) ve amaçları dünyaya egemen olmak ve bir gün yine Kudüs’ü alabilmektir. Kudüs’ü 1. Dünya Savaşı’nda ele geçirmişlerdi fakat 2. Dünya Savaşı’nda İngiltere çok zayıf düştüğünden yerlerine bekçi köpeği koydular (İsrail). İsrail’in kurucularının hepsinin İngiltere Yahudisi olduğunu da bilirseniz sorunu anlarsınız. Şu an için Kudüs’te Katolik Papalığın otoritesi olmasa da (Protestanlık şövalyeler arasında yayılmıştır) yine de merkezleri Vatikan’da olduğundan Papa’lar asla ne İsrail’le ne de İngiltere ile çatışmaya girmezler. ABD ise Evanjelik (Protestan) bir ülke olduğundan çekilen bu dizi, çocuklara ve gençlere bilinçaltında aslında Haçlılar Yahudileri öldürmedi, tam tersine onları hep korudular, bakın izleyin demek için yazıldı. Çünkü sizler takip etmeseniz de ABD’de çok güçlü bir AntiSemitik (Yahudi Düşmanı) bir akım gençler arasında yayılmakta. Geçen aylarda Yahudi havraları saldırıya uğradı, tehdit edildi. Avrupa’daki protestan ülkelerde bile (Hollanda gibi) NeoNazizm yükselişe geçti. Eğer bir gün iktidara Neonaziler gelecekse (Avusturya’da geldi bile) bari şimdiden onların gençliklerini sadece Müslümanlara ve zencilere karşı kışkırtalım, Yahudileri koruyalım, şimdiden gençlerin beyinlerini yıkayalım diye bu diziler yapılmıştır. Tabii ki de her şeyin amacı para kazanmaktır ama para kazanırken de bilinçaltı mesaj vermek de büyük bir artı olacaktır.
genclerin beyinlerinin yikanmasi…cok tek tarafli yorum… ,yazdiklarinizin cogu bu tek tarafli “genclerin ” beyin yikama siyasi politikasina dayaniyor, tarihi ve arastirmaci tarafsizligi ile yakindan uzaktan alakasi yok…!
İlk beş-on dakikayı izledikten sonra yorumları okudum, tamamını…. Türbesini ziyaret edip ruhuna fatiha okumuş bir insan olarak Selahattin Eyyubi’nin etnik kökeni değil: ” Kudüs Fatihi ” oluşu önemli benim için… Çeviriyle ilgili ufak-tefek hatalara takılmadım ancak Akka ‘ nın Acre olarak çevirilmesini kabul edilebilir bulmadığımı bilmenizi isterim sayın Adem Yavuz Bostancı , Akka alelade bir şehir değildir ! Sanki küçümsemiş, tenezzül etmemişsiniz.
Vikings ile felan karşılaştırmıyorum.Ki vikings’in de çoğu şeyi mantıksız.Bu dizi de de olduğu gibi.Savaş sahneleri ne mükemmel öööğf diyorum,ne ıyyy bune diyorum.Ortalama bir dizi bence.Hatta ortalamanın biraz üstü.İzleyelim bakalım. Bu arada Tom Cullen sen ne yakışıklı adamsın be
Senarisle yönetmenin anlatmak istediği o kadar çok şey varmış ki bir an önce içlerini dökebilmek için saçmalamışlar da saçmalamışlar.
Malum amerikanı ingilizi dizi film yaparken probaganda içerikli mesajlar serpiştirirler sahnelere ana fikre falan. Bu dizi de tamamen hıristiyanlık probogandası yaptığından verilmiş bu imdb puanı. Yoksa 4,1’i bile haketmiyor.
. Kıssadan hisse : zamanınız değerliyse demiyorum, değersizse bile izlemeyin. O kadar berbat.
Dizi güzel gibide sanki kamera geçişimi yoksa diyologlarmı bi garip geldi en bastaki kuşatma sırasındaki konuşmalar çok amatörce gibiydi . Bide tarafları gri yapsalar daha iyi olurdu bi tafarı kara bitarafı bembeyaz hiç olmamış ..
Ne kadar ilginçtir, dizide yahudileri acre kalesinde tapınakçılar kurtarmış, kimden? Tabii ki müslümanlardan.. sanki kudüste yahudileri ve müslümanları öldürmemişler gibi ilginç bir tarihi saptırma var.. müslümanlar da keklik zaten.. kılıç sallamayı bile bilmiyorlar.. halbuki o dönemde en iyi süvariler araplarda vardı.. tarih bu kadar çarpıtılır.. ama yine de izleyeceğim
Buralar değerlenecek efsane dizi #rez <3
Lütfen Bizin gibi dandik internet altyapı sı olanlar için 480 p secenegi eklensin. Malum ülkemizde internet cok iyi cok .
Peaky Blinderstan sonra izleyince oyunculuklar müsamere kıvamında…
Bok gibi dizi.
adamlar yapıyor bizde izlemek düşüyor
Diziyi seyretmeyecek olsanız bile mutlaka buradaki yorumları okuyun :) Ben başladım bırakamadım
güzelmiş deneyin bence
20 dakika zor dayandim ,Ses efektleri cekimler lberbat . zaman kaybi bence .
Bilmiyorum eger bir admin veyahut cevirmen kim ilgileniyorsa bu islerle bir ricam olacakti. Mumkunse dizileri ingilizce altyazi ile birliktede ekleyebilir misin. Tesekkurler. Bu arada site epey basarili olmus!
İlk kez bir dizide bu tarz yorumlar görüyorum fakat biraz gereksiz geliyor. Burada konuşarak Türkçe – İngilizce hangisi birbirinden iyidir ve ya karşılaştırmasında gram mesafe kat edemezsiniz. Çevirmen arkadaşta haklı bazen dizilerde görüyorum özel isimleri bile Türkçe’ye çevirmişler. Bırakın kendi dilinde kalsın.
Forumdaki herkes Türkolog kesilmiş :D
Neyse ben de yorumlara bakmaktan diziyi açamadım yarın izlerim.
ingilizce altyazı ya da direkt altyazısız de olsa mükemmel olucak siteyi beğendim.
Başkalrının yorumlarıyla ,dizi yi izlemek veya izlememek!!!!!!!!!??????????????.bunu kafam bir türlü almıyor.
Çöp dizi zaman kaybı..
aslında biz neden böyle dizi yapamıyoruz yada yapmıyoruz cevabı tamamen televizyon sektörümüzün kötü oluşudur dizilerin yayın saatine bakılırsa (min. 2,5 saat) cevabı kendi kendine vermektedir.misal popüler dönem dizisi diriliş ertuğrul şu dizideki prodüksiyon var mı ? kesinlikle yok
Arkadaşlar harikasınız hepiniz. Karşılaştırmalı Dil Eğitimi kıvamında çok güzel yorumlar var. Bir simültane tercüman (konferans çevirmeni) olarak yüzümde kocaman bir gülümseme ile okudum tüm yorumları. Ben Hacettepe Mütercim Tercümanlık okudum. Dil Bilimi (Filoloji) okuyan arkadaşlar daha iyi bilirler; dilin meşhur bir tanımı vardır ” temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi…” diye başlayan. Böyle bir tanıma sahip olguyu sadece barındırdığı zaman sayısına indirgeyip, affınıza sığınarak söylüyorum amiyane tabirle “sidik yarışı” yaptırmak belki güzel bir beyin jimnastiği olabilir, rahatlatabilir; ama kesinlikle bilimsel değil.
İngilizce’de en az ondan fazla (tam sayısını bilmiyorum, merak da etmiyorum) zaman vardır. Bu doğrudur. Ama bu nasıl mümkün olabilir? İngiliz benim gibi (veya başka herhangi bir milletten başka bir insan gibi) yer, içer, hazmeder, pisler ve uyurken, benim gibi güler veya ağlarken, her şeyi benim gibi yaparken, nasıl olur da İngiliz’in ondan fazla zamanı olur?
Yaradılış aynıysa, insan aynı insansa, duygular aynı duygularsa, fizyoloji aynı fizyolojiyse; ki çevirmenlik yaptığım zilyon kadar konferansta gördüğüm kadarıyla öyle, bir dil nasıl diğerinden daha donanımlı veya daha kapsamlı olabilir- en azından öyle gösterilebilir-?
Nasıl mı? Kavramlaştırarak! Adını koyarak. “İngilizce” sadece bir dil değildir. İngilizce en az 4-5 yüzyıldır ticari bir metadır. İngiltere’nin dil kurslarından bir yılda elde ettiği geliri bir araştırın. Dudağınız uçuklar! O yüzden kimse kusura bakmasın ama o bahsi geçen ondan fazla zamanın en az yarısı “kanırtma”dır. Satsın diye “kavramsallaştırılmıştır”. Üç dört tane zamanı olan bir dil satmaz. Bu yüzden, herkes gibi zamanı sadece dünü, bugünü ve yarınından ibaret olan İngiliz üşenmemiş- Türk’ün aksine- ve pazarladığı dil kursları için İngilizce dersi müfredatı hazırlamış ve kanırtma zamanlarını da eklemeyi unutmamıştır. İsteyen araştırabilir veya aramızda Kökenbilim (Etimoloji) okumuş biri varsa bizi aydınlatabilir. Ya da, en kadim sayılabilecek “yazma” eser niteliğinde olan “İncil”in dilini bir inceleyin bakalım kaç “zaman” tespit edebileceksiniz.
Asıl bombayı sona sakladım. Söz konusu kanırtma zamanların İngilizlerin kendi okullarında okutulan müfredatlarında yeri yoktur! Anadili İngilizce olan binlerce insanla sohbet ettim 15 yıllık meslek hayatımda. Yeminle söylüyorum, “future perfect continuous” (gelecek zamanda devamlılık) veya “past perfect continuous” (geçmiş zamanda devam etmişlik) ile cümle kuran bir insan evladı ile karşılaşmadım!
Not: Ben de dizinin ilk bölümünü bile izleyemeden yatıyorum :)
mail atsaydınız birbirinize
Tuttuğum takım yeniliyor morelim bozuldu kafa dağıtmak için siteye geldim vayyy yeni dizi derken yorumlara bakıyımda izleyim dedim okumaktan ve izlemekten vazgeçtim tam 2 saatimi alacağı kesin takımda geri dönüş yapıyor ben maça kaçar.
Adem Bey, tartışmalardaki polemikçi tavrım, sizin tespitinizi biraz aşırı nitelememe yol açmış olabilir. Bunun için kusura bakmayın ve bunu da tüm tespitlerinize yönelik olarak dediğimi düşünmeyin. Konu sadece zaman meselesiyle ilgilidir ve bu konudaki tespitinizi biraz aşırı nitelediğim için dediğim gibi kusura bakmayın. Fakat hala dahi Türkçe’deki zaman konusu ile ilgili dediğinizi doğru bulmadığımı belirteyim. Bir dilin herhangi bir açıdan zenginliği, gelişmişliği başka dildeki yazılı metinleri ne kadar karşıladığı ile ilgili değildir bana göre. Bu açıdan başka bir dil de bazı yönlerden diğer dillerdeki yazılı metinleri tam olarak karşılamayabilir. Bu o dilin sahibi halkın nasıl bir hayat yaşadığı ile ilgilidir. Bu dediğim gramer, zaman, türetme kapasitesi vb. konular için geçerlidir. Sözcük, tümce açısından ise o toplumun iktisadi ve bilimsel gelişmişlik seviyesi önem kazanıyor ve bu açıdan ne kadar gelişmiş ise, toplumsal gelişmişlik ne kadar ileri ise gelişmenin ortaya çıkardığı yeni durumlar, yeni nesneler, yeni olguları isimlendirme konusunda da o kadar başarılı olacaktır o dil. Bunlar farklı şeyler ve bizim tartışma konumuzun dışında olan hususlar.
Ben sadece ve sadece bir diğer izleyiciye verdiğim cevapta da dediğim gibi Türkçe’deki 4 zaman meselesi ile sınırlı olarak yazdım. Sizin İngilizce’den yapılan çevirilerdeki zorlukların Türkçe’deki zamanların 4 tane ile sınırlı olmasından kaynaklandığı tespitinize olan itirazım dallanıp budaklanıp koskoca bir dil tartışmasına dönüştü. Ama benim konum farklı. Yine söylüyorum, İngilizce’deki herhangi bir zamanda yazılmış olan bir metnin Türkçe’ye çevrilmesindeki zorluk, Türkçe’nin yanlış bir itespitle 4 zamana sahip olmasından değil, her dildeki zamanların, yaşadıkları hayatların farklılığından dolayı farklı zaman kesitlerini ifade etmelerinden kaynaklanmış olmasıdır. Benim dediğim şey budur. Bu dediğim de ille de Türkçe’nin zaman bakımından zengin bir dil olduğu iddiasını taşımaz. Böyle bir iddiam da yok zaten. Ama tartışılan konuların doğru algılanması ve cevapların doğru temelde verilmesi gerekir. Yoksa konuyu başka mecralara çekersek birbirimizi anlamamız güçleşir.
Dönüp dolaşıp aynı şeyleri yazıyoruz, ama siz maalesef benim neyi eleştirdiğimden ve zamanlarla ilgili ne söylediğimden bağımsız olarak tespitlerde bulunuyorsunuz.
İlkokul ve ortaokulda daha dilimizin gramer vb. yapısını ilk öğrendiğimiz yıllarda bahsedilen 4 zaman temel zamanlardır ve o aşamada temel zamanların öğretilmiş olması yeterli görülmüş olabilir. ama bu Türkçe’nin 4 zamana kapanıp kaldığı anlamına gelmez. Dediğim gibi zamanlar konusu o dilin sahibi olan halkların sosyal ve tarihsel olarak nasıl bir hayat yaşadıkları yani altyapı ile ilgili bir husustur. Dolayısıyla farklı halklarda bir zaman farklı zaman kesitlerini ifade edebilir. Dolayısıyla bir dildeki bir zaman için yazılmış cümleyi başka bir dile çevirirken tam karşılığını bulamayabilirsiniz (aynı şey tersi için de geçerlidir). Benim buna bir itirazım yok. Daha baştan söyledim bunu. Benim itirazım, bu çeviri zorluğunun Türkçe ‘deki zaman fakirliğinden kaynaklanmış olduğu iddiasına karşıdır. Siz de bunu anlayın artık lütfen!
elinize emeginize saglık tesekkürler ademyavuz bey
Ansiklobedi kıvamında yorumlar var demekki bu dizi izlenir
Yorumlar süper tebrikler
Hepinizi tebrik ediyorum yorumları okumak dan izlemeye zamanım kalmadı. Aha şimdi işe gidiyorum. Artık gelince izlerim.
başka dizi de olumsuz yorum alıp yorum yapamamak nedir arkadaş !!!